Yırtılan yelkenler gibi
Enginle baş başa kalsak
Ve bir şafak serinliği
İçinde uykuya dalsak.
Rıhtımda uyuyan gemi mi
Hatırladın mı engini
Gidip de gelmeyenleri
Beyhude bekleyenleri...
Gökte yıldız binlerce
Sayamazsın günlerce
İnanmazsan say da bak
Bir yıldız, iki yıldız, üç çocuk
Yerde çiçek binlerce
Sayamazsın günlerce
İnanmazsan say da bak
Bir çiçek, iki çiçek, üç çocuk
Masal ülkesine gittim
Neler gördüm neler neler
Devi yenmiş kel bir oğlan
Koca dağı cüce deler
Fil korkmuş da karıncadan
Deve, pireden yardım diler
Kitapta kaldı gerisi
Koşsun getirsin birisi.
Ey düşenler, düşürenler,
Çiçekli ve çocuksu
Yolları şaşıranlar!
Haydi gelin,
Karanlığın
Serçe parmağından tutup
Bir oyun oynayalım.
Yalnız
Karanlık, demeden "lades",
Işık ışık haykırsın herkes:
Çocukluğum aklımda!
-Anneciğim,
Her zaman
Yanağını koyup yanağıma:
"Dünya bir yana, sen bir yana."
Diyorsun.
Biliyorum, beni canından
Çok seviyorsun.
Ama anne,
Beni niçin çağırmadınız
Düğününüze?
Hiçbir fotoğrafınızda
Kendimi göremedim!
-Şey!..
Çünkü o fotoğrafları,
Sen çekmiştin yavrucuğum.
"Mum yanıyor, zaman yanıyor"¹
Mum yandıkça
gözyaşı gibi süzülen damlalarda
eriyorsa sevinçler
her gülüş biraz eksikse yeni fotoğraflarda
ovup parlatmalı umutları yeniden,
sulara yansıyan yüzlerde barışı görmeli
mavi kokmalı yarınlar
gökyüzü gibi
özgürlük gibi
çocuklar gibi....