“Devrimi insanların yaptığını unutamayız dostum. Öyle zamanlar olur ki devrimin koşulları kişilerin bireysel yapısından, sinirlerinden, yüreğinden, kafasından geçer. Onların toplumsal oluşumunda yansır. Bunu görmemezlikten gelemeyiz. Her şeyi şematik, yapay düzenlemelerle çözümlemeye kalkışmak çok kez bizi çıkmaz sokaklarda ya- payalnız bırakıverir... Hiç kuşkusuz böyle olması devrimin genel kurallarının bilimselliğini yadsıma anlamına gelmez. Tam tersi insanlar devrimi yaşarlar…”
Şimdi Aleksandr Köprüsü'nden dönüşümüz öyle zor ki... Halk gece yarısındakinin en az birkaç katı bir kalabalıkla yönelmiş saraya doğru. "Seni Torid Sarayı'na götürmek istiyorum Katyuşa" diyorum ona... "Bak kendi gözlerinle gör inanılmazı. Mümkünsüzdür denileni. Yönetimin kimlerin eline geçtiğini görmeni istiyorum. Ben ne
Kitleler koşullarla tam bir uyum içinde birbirlerini olumlu biçimde etkilemeye başladıkları andan itibaren artık bu etkinliğin önüne geçecek ne top ne asker ne de bir başka şey , hiçbir şey yoktur.
27 yi 28'e bağlayan o ilk gecenin büyük sevinci içinde öldüm..
Çarsızlığımız ilk gününün kıvancını hiçbir zaman unutmadım. Kıvanç pompalanıyordu yüreklerimizden sanki. Yıllar sonra, açlık grevine başladığımda, birçok anılarla birlikte Çar'ın yıkıldığı bu ilk günün coşkulu kalabalıkları gözümün önünde dipdiri, tıpkı o günkü gibi canlanıp canlanıp yeniden buğulandılar. Ölürken bile unutamadığım bir sevinçti çarlığın yıkılış günü yaşadığım kavanç. Bir bakıma şöyle söylersem çok abarttığımı sanmayın: 27 yi 28'e bağlayan o ilk gecenin büyük sevinci içinde öldüm.