Ademden gelmeden bezm-i vücuda bâde ol demden Lebün esrárinun biz vâlih u hayranıyuz cânâ(13)
7 Bu ifadenin yer aldığı ayet-i kerimenin meali söyledir: "Hani Rabbin (ezel- de) Ademoğullarının sulplerinden zürriyetlerini almış, onları kendilerine karşı şahit tutarak, 'Ben sizin Rabbiniz değil miyim?' demişti. Onlar da, 'Evet, şahit olduk (ki Rabbimizsin).' demişlerdi.
Böyle yapmamız kıyamet günü, 'Biz bundan habersizdik.' dememeniz içindir." (Araf 7/172).
“Şüphesiz Rabbimiz Allah’tır’ deyip sonra dosdoğru olanlar var ya, onların üzerine akın akın melekler iner ve derler ki: Korkmayın, üzülmeyin,
size (dünyada iken) va’dedilmekte olan cennetle sevinin!” (Fussilet,
41/30.) O halde namazlarımızın her rekatında, günde en az kırk
defa, okuduğumuz Fatiha suresinde “Bizi dosdoğru yola (sırât-ı
müstakîme) ilet!” (Fâtihâ, 1/6.) diyerek Rabbimizden istikamet talebinde bulunan bizler, bu yolda çaba göstermeli ve ömrümüz
boyunca “iman ettim” sözüne sadık kalabilmeliyiz.
Kur’an-ı Kerim’de farklı türevleriyle çokça zikredilen ihsan
kavramının en güzel tanımını Hz. Peygamber (s.a.s.) yapmıştır.
O, “Cibril hadisi” diye meşhur olan rivayette insan suretine bürünerek kendisine gelen Cebrail (a.s.)’in “İman nedir?”, “İslam
nedir?” sorularının ardından “İhsan nedir?” sorusuna şöyle cevap vermiştir: “İhsan, Allah’ı görür gibi ibadet etmendir. Sen O’nu
görmüyor olsan da O seni görmektedir…” (Buhârî, Tefsir, (Lokman) 2.)