d

Din ve Psikoloji

1 üye
Dua ve ibadetin faydaları sadece psikolojik yapımızla mı sınırlıdır, yoksa dua ve ibadetin fizyolojik etkileri de var mıdır? Asla sınırlı değildir, elbette fizyolojik faydaları da vardır. Örneğin, duada vücut ısısı yükselir. Kişi ürperti hissi ile uyarılır. Algı gücü keskinleşir, bilinç düzeyi ve farkındalıkta artış olur. Harvardlı Dr. Herbert Benson duanın fizyolojik etkileri üzerinde araştırma yapan ve son otuz yılını buna adayan bir araştırmacı. Handbook of Religion and Health adlı kitapta Benson bize konuyla ilgili ilginç veriler sunar. Bu verilere göre, inanmak hastalıklar üzerinde yüzde 60-90 iyileştirici etkiye sahiptir. Diğer birçok araştırma ile birlikte Benson’ın bin iki yüz kişi üzerinde yaptığı araştırmada da dindar insanların daha uzun ve sağlıklı bir hayat sürdürdüğü tespit edilmiştir. Benson, kitapta ibadetine düşkün ve düzenli dua eden insanların daha seyrek hasta oldukları, dindarlığın hastanede kalma süresini azalttığı, hiçbir dinî aktivitesi olmayanlara oranla dindarların kalp ameliyatı sonrası ölüm riskinin 14 misli daha az olduğu tespitlerini yapmıştır. Ayrıca dua halindeki insanların beyin MR görüntülemelerinde kompleks aktivitelerin gerçekleştiğini de rapor etmiştir. (Psikoloji Sohbetleri)
Eğer bir işçi geniş ve verimli topraklarını, arazisini hazırlar, yabani otlardan temizler, tohumunu zamanında ekerse yağmur ve güneş geldiğinde çalışmasının karşılığını görür, iyi bir verim elde eder. Eğer tembellik ederek hazırlık yapmazsa, tarlayı ilaçlamazsa, bakımsız bırakırsa yağmur ve güneş, tarlasında yabani otların yeşermesine sebep olur. Bu metaforu inanç dünyamıza uyarlayalım. Ruhumuz da bir tarla gibidir. Onu günahlar şeklindeki yabani otlardan temizler ve iyi, güzel, doğru tohumlar atıp hazırlığımızı yaparsak rahmet güneşi, merhamet yağmuru geldiğinde iyi ve güzel çiçekler açar, içimizde ve dışımızda güzelliklere neden olur. Her insan kendi manevi dünyasının bir çiftçisidir. Ruh dünyasına iyi bakım vermeyi başarabilirse sonucunu hem çalışırken, hem de hasat günü geldiğinde en güzel biçimde alır. Ama tembellik yaparsa, zararlı işlerle uğraşırsa, yahut bencil eğlencelerle zamanını harcarsa bunun sonucunu da yaşamak durumunda kalır. (Nevzat Tarhan, Psikoloji Sohbetleri)
Reklam
Dinin doğru anlatımında psikolojinin yeri nedir? Din histir, duygudur. Benim bir din tarifim var; “Var olduğunu düşündüğümüz kutsal alanla bizi ilişkilendirdiğini hissettiğimiz sistemdir” şeklinde tanımlıyorum dini. Burada anahtar kavram ‘hissetmektir’. Dinin anlatımını, öğretimini bu anahtar kelime üzerine kurarsanız birçok şeyi halletmiş olursunuz. (Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Psikolojisi Anabilim Dalı öğretim üyelerinden Prof. Dr. Ali Köse) (Psikoloji Sohbetleri)
Dinî algıyı belirleyen psikoloji nedir? Dinî algı iki türlü belirir. Birincisi öğrenilmiş öğeler sonucunda ortaya çıkar. İkincisinde ise yine öğrenilmiş öğelerden hareket edilir, ancak bireysel tecrübeler de devreye girer. Taklidî iman ve tahkikî iman tanımlamaları bu iki algı türünü açıklayabilir. (Psikoloji Sohbetleri)
İnancın hastalığı yenme aşamasındaki etkisi nasıldır? İnanç hastalıkları yenmede bir güç olabilir. Bu konuda özellikle ABD’de yapılan araştırmalar mevcuttur. Özellikle ölümcül hastalıklara yakalananlar üzerinde yapılan araştırmalar inancın böyle bir gücünün olduğunu gösteriyor. Ancak ben, inancın bu konudaki en önemli gücünün insanlara hastalığı kabullendirmesi ve hastalıkla yaşamayı öğretmesi olduğunu düşünüyorum. İntiharları engelleyen de aynı güç olmalı… Bu dönemlerde sığınma ihtiyacı daha fazla olduğundan mı tesiri daha güçlü oluyor? Evet, sığınma hissi daha yoğun yaşanıyor. Bu hissi yönelteceğimiz varlık ise Kâdir-i Mutlak olmalı. Zaten insan hastalık, travmatik tecrübe, kaza geçirme vb. durumlarla karşılaşınca ahiret hayatına yoğunlaşma ihtiyacı hissediyor. Hayatın, varlığın, varoluşun sorgulanması böyle durumlarda daha net sonuçlar doğurabiliyor. (Psikoloji Sohbetleri)
İnanç ve din pratiği uygulamasının kişi üzerinde ne gibi psikolojik etkileri olur? İnanç ve ibadetlerin gereklerini yerine getiren ve böylelikle kutsalla ilişki kurduğuna inanan bireylerin aynı zamanda davranışlarında ve toplumsal ilişkilerinde pozitif bir yönelime sahip olmaları beklenir. Yani kişinin kutsal alanla pozitif ilişki kurması, çevresi ile de aynı paralelde ilişkiler geliştirmesi daha muhtemeldir. Bu yönelim kişiyi daha iyi bir insan yapar ve ona toplum için yararlı olma motivasyonu sağlar. Böylece kişi kendisini hem yatay hem dikey bir ilişki içinde hisseder. Kendisini değerli görür. Bu değerli olma duygusu ona ruhsal tatmin sağlar ki, zaten psikolojinin hedefi de insanların psikolojik tatmin sağlayarak mutlu olmalarıdır. (Psikoloji Sohbetleri)
Reklam
59 öğeden 61 ile 59 arasındakiler gösteriliyor.