“Her kurucu startupının evrene damga vuracağını zanneder. Gerçekteyse yüzde doksanı batar, yüzde dokuzu başka firmalarca yutulup unutulur ve yüzde biri halka arz olunur.
Başarılarını sürdürmeyi becerenler bunun nasıl yapılacağını bilirler.
“Dağınıza tırmanırken başka dağlar da olduğunu unutmayın. Bir sonraki zirveden gözünüzü ayırmayın. Aradaki vadiyi kendinizi yenilemek için kullanın.
John Gardner
10:10
Öte yandan gölgelerinin zengin potansiyelini gün ışığına nasıl çıkaracağını ve gelecekteki başarılar için nasıl kullanacağını bilenler başarılarını devamlı kılarlar. Onlara derin öğrenenler diyebiliriz.
Winston Churchill, Eleanor Roosevelt, Florence Nightingale, Thomas Jefferson ve Abraham Lincoln hayal kırıklıklarından, başarısızlıklarından ve acılarından ders alan ve başka başarılara koşan tarihi şahsiyetlerdir.Onlar kibirle nasıl savaşılacağını biliyorlardı.
Herkesten başarı peşinde koşması beklenir; ne kadar çok başarı o kadar iyi. Ancak son zamanlarda başarının tanımında tuhaf çarpıtmalara tanık olduk ve şimdi bu değişimin gölge sonuçlarına katlanıyoruz.
İnsanlar ve kuruluşlar sonradan genellikle kararan parlak bir başarı dönemi yaşarlar. Sanki başarı, bünyesine içkin bir kaygıyla birlikte gelir: Devam edecek mi? Daha fazlasına nasıl ulaşabilirim? Bunu hak ediyor muyum? Ya kaybedersem? İşte bu nedenle sevinç hızla endişeye, neşe kronik yorgunluğa, depresyona veya kişisel anlam krizine dönüşür.
Bu değişim nasıl gerçekleşir? Başarı dönemlerinde ego şişkinliğiyle kibre, büyük bir küstahlığa kapılır, bu nedenle gölgeyle buluşamaz, gölgeyi entegre edemeyiz.
Egonun çılgınca maskaralıkları dışında bir şey duymaz, kendimizi dinlemeyi ve gözlemlemeyi bırakırız; derin öğrenme görevlerimizde başarısız oluruz; gerçek kimliğimiz çarpıtılır, saptırılır, hatta tamamıyla kaybolur…
Liderler bana sık sık, kurumlarında öğrenmeye ve büyümeye nasıl devam edeceklerini soruyorlar. İlk problemin, istenilen başarı hedeflerine ulaştıkları an, bireysel ve kurumsal öğrenme eğrilerini