Eğer Alışkanlık diye bir şey olmasaydı, Yaşam da her an ölüm tehdidi altında olan herkese, başka bir deyişle bütün İnsan soyuna, zorunlu olarak çok lezzetli gelirdi.
____
Bergson : "Ruhu yüceltmeyen ve güçlendirmeyen bir sanata gerçekten büyük sanat denilemez ve Yitik Zamanın İzinde'nin yaptığı da hiç kuşkusuz bu değildir."
Cevaben Poust:
Gerçek şu ki Proust da Bergson'u zor durumda bırakmayacak kadar nazikti. Yukarda değindiğim söyleşiden bir bölüm: .. "Bergsoncu romanlar" demekten de hiç utanç duymazdım, eğer inansaydım buna, çünkü her çağda edebiyat kendini o günün geçerli felsefesine bağlamaya çalışır.. çünkü benim yapıtım istençdışı bellek ile istençli bellek arasındaki farkın egemenliği altındadır; oysa Mösyö Bergson'un felsefesinde bu fark sadece hiç ortaya çıkmamakla kalmaz, o felsefe ile arasında bir çelişki bile vardır.
"İnsan ömrü boyunca yalan söyler," diye yazar Proust, "Esas olarak kendisini sevenlere ve en çok da horgörüsü insana en büyük acıyı verecek olan o yabancıya - kendisine."
__
Dünün emelleri dünkü ego için geçerliydi, bugünkü için değil.
...
Hiç duraksamadan "erişme" adını verdiğimiz şeyin boşluğu bizi hayal kırıklığına uğratır. Ama nedir erişme? Öznenin kendi arzusunun nesnesiyle bir olması. Özne, oraya gelirken, ölmüştür - hem de belki birçok kez.