Eğer dünyanın değeri olduğuna dair bir hissimiz olmasaydı, acılarımızı itiraz edilmesi gereken şeyler olarak tanımlayamazdık ve tabii içinde bulunduğumuz kötü du rumun normal olmadığını anlamamız mümkün olmazdı.
Fakat bu değer, hemen bir ideolojiye ya da duygusal bir tür hümanizme dönüşeceği ve dolayısıyla çözüm sağlamak ye rine sorunun bizzat kendisi haline geleceği korkusuyla açık bir şekilde dile getirilemez. Bunun yerine bu değer, kendini ne olmadığı üzerinden ortaya koymalıdır -bu yazının söy lenemez olanla yüz yüze geldiği o şaşmaz berraklıkta. Bu yü zleşme için gerekli olan mesafe, aynı zamanda komedi ve güldürü için de söz konusu olduğuna göre, öyleyse değer -İrlanda edebiyatında sıklıkla olduğu üzere- ümitsizce baskıcı olan bir dünyada bir an için açıklanamaz bir biçimde tecrübe edilen aşkınlık hissindedir -ki buna ruhun inceliği diyoruz. Delilik, bilgiçlik, beden, kendiyle alay etmek, key filik, sonsuz tekrarlama, mekanik indirgemecilik. .. işte bü tün bunlar aynı zamanda çok komik de olabilecek amansız temalardır ve bu yüzden "post-insanın" mizah üstadı için uygun malzeme sayılırlar. Eğer Beckett nihayetinde bir mizah yazarı ise, bunun sebebi trajediyi bir ideoloji türü olarak reddetmesi değildir. Freud ve Adorno gibi Beckett da somurtkan ve kasvetli gerçekçilerin, insanların özgürleş mesine neşeli ütopyacılardan çok daha içtenlikle hizmet edeceklerini bilmektedir.