İman, dil ile ikrar; kalp ile tasdiktir. Gökte ve yerde bulunanların imanı, iman edilmesi gereken şeyler yönünden artmaz ve eksilmez; fakat yakîn bakımından artar ve eksilir. Müminler, iman ve tevhid hususunda birbirlerine eşittirler; fakat amel itibarıyla birbirlerinden farklıdırlar.
İslam, Allah'ın emirlerine teslim olmak ve itaat etmek demektir. Lûgat itibariyle “iman” ve “İslam” arasında fark vardır. Fakat İslamsız iman, imansız İslam da olmaz. Bunlar, bir şeyin içi ve dışı gibidir. Din ise, iman, İslam ve şeriatların hepsine birden verilen isimdir.
İman artmaz ve eksilmez. Çünkü imanın artması, ancak küfrün azalmasıyla; eksilmesi de küfrün artmasıyla tasavvur edilebilir. Bir şahsın aynı durumda hem mümin hem de kâfir olması nasıl mümkün olur? Mümin, gerçekten iman eden; kâfir de gerçekten inkâr eden kimsedir. İmanda şüphe olmaz. Zira Yüce Allah:
“Onlar gerçekten müminlerdir” ve “Onlar gerçekten kâfirlerdir” buyurmaktadır.
Aralık 2003, fıkıh ve ilm-i ledün, el-fıkhülekber, İBDA YAY.