Gelişme adına, sonunda sadece kaybetmeye mahkum olduğumuz böcekleri yok etme işinde, geçici bir rahatlık sağlamak için kendi insanlık dışı yöntemlerimizin kurbanı mı olacağız?
İnsanoğlunun kaynağını unuttugu hatta varlığını sürdürmesi için en elzem gereksinimlerini göremediği bir çağda diğer kaynaklarla birlikte suda ademoğlunun kayıtsızlığın kurbanı olmuştur.
Hemen hemen hiç farkında olmadığımız acımasız bir hortlak üzerimize çökmüştur ve bu hayali trajedi kolayca hepimizin bildiği katı bir gerçeğe dönüşebilir.
Durduğum yerden insan denen bu yaratıkların söylediklerini dinliyordum. Şu sırtüstü durumunda bile olağanüstü bir soyluluk sergileyen bu koca hayvanı yok
etmekten, yalayıp yutmaktan, tadından filan söz ediyorlardı. Hem de hepsinden kat kat yaşlı olan bu hayvanı. En az yüz elli yıldan beri Karaiblerin şu camgöbeği yeşili sularında yüzüp duruyordur bu kaplumba.
Dünyamız her ne kadar dev görünse ve insana karşı dayanıklı sanılsa da, yerküre üzerinde süregiden yaşam aslında kırılgan bir sistemdir. Gezegenimiz, güneşin yaydığı sıcaklık ve atmosferin sağladığı koruma sayesinde yaşayabilen, karmaşık ilişkiler ağı içinde birbiriyle bağlantılı organizmalarla doludur. Dünyadaki sistemlerin ne kadar ince
Küresel ekonomi neredeyse hiçbir şeye sahip olmayan ve az bir kazanç için harcadıkları çaba karşılığında da durumunu düzeltmesi pek olası olmayan insanların kanı, teri ve gözyaşla- rı üzerine kuruludur. Mülk sahiplerine fahiş kârlar ve şişirilmiş maaşlar sağlamayı amaçlayan; -pek de gizli olmayan - modern bir kölelik düzenine dayalıdır.
Endüstriyel ve endüstri sonrası küresel ekonomilerin yükse- lişi küresel iklim değişikliği ile el ele gidiyor. Seçtiğimiz yolu ve küresel ekonominin yakıtı olan sınırlı kaynakları ne kadar aşırı kullandığımızı ve kirlettiğimizi düşününce başka türlü olması beklenemezdi.
2000'li yılların başında Dünya Sağlık Örgütü (DSO), yaptığı projeksiyonlarda, 2050 yılında tüm dünyada insanların % 70'inin kentlerde yaşayacağını tahmin etmişti. Ama günümüzde gelinen nokta 2050'ye kalmadan bu oranın yakalanacağını gösteriyor. alanlarda, doğal çevreyi tahrip ederek bu kadar çok insanın bir arada yaşaması
Çevresel etki değerlendir- mesi (ÇED) çalışmaları kapsamında yapılan halkı bilgilendirme toplantıları oldukça tartışmalı geçiyor. Bazen toplantılar tartışma- lar nedeniyle hiç yapılamıyor. Peki, ÇED nedir ve pek çoğumuza anlatıldığı gibi ekosistemleri, çevreyi ve insan sağlığını koruyacak bir yasal düzenleme midir? Baştan söyleyeyim,
Yaşamı ve insanlığı kurtarmak için gezegeni kurtarmak istiyor- sak öncelikle kapitalist sistemi ortadan kaldırmak zorundayız. Iklim değişikliğinin, enerji, gıda ve mali krizlerin korkunç etkileri genel olarak insanlardan değil, sınırsız endüstriyel kalkınma düşüncesi ile insanlık dışı olan kapitalist sistemden kaynaklanmaktadır.
İkinci olarak