Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Profil
BİR ERKEK EVLİ OLMAYAN KIZ KARDEŞİNE BAKMAKLA YÜKÜMLÜ MÜDÜR? Rabbimiz, “Ana babaya, akrabaya iyilik edin.” (Nisâ, 4/36) buyurmuştur. Allah Resûlü (sas) de hadislerinde Müslüman’ın yakından uzağa doğru akrabasına karşı olan sorumluluğunu ifade etmiştir: “Ey Allah’ın Resûlü! Kime iyilik edeyim?” diye soran sahabiye Peygamber Efendimiz (sas), “Annene, babana, kız kardeşine, erkek kardeşine ve sözü geçen bu kimselerden sonra gelen yakınlarına iyilik et. Bu yapılması gereken bir vazifedir. Bunlar ilişkileri devam ettirilmesi gereken yakınlardır.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 28) buyurmuştur. Bu sebeple kişi, kan bağıyla bağlı olup kendileri ile evlenmesinin caiz olmadığı hısımlarına, yakınlık sırasına göre muhtaç olduklarında nafaka ödemekle yükümlüdür (Serahsî, el-Mebsût, V, 223). Kardeş ise bir ailede bütünün parçalarından biridir. Hatta kardeşler için aynı ağacın dallarıdır, denilir. Kız kardeş ise ailenin en değerli parçasıdır. Öncelikle erkek kardeşlere emanettir. Bütün bunlara baktığımızda erkeğin muhtaç durumda olan kız kardeşine bakması insani olduğu kadar dinî de bir vazifedir. Diyanet İşleri Başkanlığı
VARLIKLA İMTİHAN Mal ve mülk dünya hayatının en ciddi imtihanlarındandır. Muhammed ümmeti olarak bu imtihanın bizler için çok daha çetin geçeceğini bizzat Resûl-i Ekrem’den işitiriz: “Her ümmetin bir fitnesi (imtihan vesilesi) vardır, benim ümmetimin fitnesi ise maldır.” (Tirmizî, Zühd, 26) Bundan, çok değil 50-60 sene öncesiyle kıyasladığımızda ülkemizin ne kadar geliştiğini ve maddi imkânlarımızın ne kadar arttığını görmek mümkündür. Hayat standardımızın yükselmesi, varlıklı Müslümanların mal ile imtihanına işaret etmektedir. “Göklerin, yerin ve içindekilerin hükümranlığı Allah’a aittir.” (Mâide, 5/17) hükmünü unutan nice Müslüman, malın kendisine “emanet” olduğuna dair bir bilinci günlük yaşamın detaylarına taşıyamamaktadır. Bugünün inananları olarak elimizdeki varlığın muhtaç kardeşlerimizle paylaşılması gereken bir emanet olduğunu geç olmadan fark edelim. Varlığımızı maddiyatla ölçmeyelim, bu dünya ile sınırlamayalım. İmtihanın dengede gizli olduğunu hatırlayalım. Diyanet İşleri Başkanlığı
Reklam
Camiler
CAMİYLE HAYAT BULMAK Cami, bilgi ve hikmetle hayat bulur, mamur olur. Tarih boyunca camiler, birer ilim merkezi olmuştur. Hz. Peygamber’in imar ettiği Mescid-i Nebevi’nin bir bölümü eğitim-öğretim alanıdır. Camilerin fiziksel olarak nitelikli imar edilmesi ne kadar kıymetliyse, içerisinde ilmî ve manevi imar faaliyetleri gerçekleştirmek de o derecede gereklidir. Camilerin duvarlarını, sütunlarını, kubbesini ve sair fiziki kısımlarını inşa ve imar için maddi imkânlarını seferber eden müminler, camileri insan ve toplum hayatına şekil veren merkez hâline getirmek için de aynı gayreti sergilemelidir. Cami, ibadetle hayat bulur. Ezanın duru, ve nazenin terennümüyle kalbimize dokunarak bizi namazla dirilmeye davet eder. Duaya açılan gönüllerle kendisi de hayat bulur. Cami, hayatın içinde, sorunlardan kaçmayan ve olaylara seyirci kalmayan yapısıyla, sosyal olayların gelişiminde öncü bir rol üstlenmiş ve toplumu ayrıştıran sorunların önlenmesinde önemli bir fonksiyon icra etmiştir. Diyanet İşleri Başkanlığı
şifa duası
HASTANIN ŞİFA BULMASI İÇİN DUA Hastalıklar insan için bir imtihandır, insana sağlığın kıymetini öğretir, Rabbini ve ölüm gerçeğini hatırlatır, kalbini yumuşatır, merhametini artırır. Sağlığını korumak konusunda bilinçlenmesini ve tedbirli olmasını sağlar. İslam’a göre bir insan, hastalandığında iki şeyi birlikte yapmalıdır: Biri perhiz yapma, ilaç kullanma, gerektiğinde ameliyat olma gibi maddi tedaviye başvurmak; diğeri ise moralini bozmamak, Allah’tan şifa vermesi için dua etmektir. Peygamberimiz hastalara dua edilmesini teşvik ettiği ve kendisinin de dua ettiği hadis kitaplarında bildirilmektedir. Hz. Aişe validemizin bildirdiğine göre Peygamberimiz (sas); aile fertlerinden biri hastalandığı zaman sağ eliyle hastayı sıvazlayıp; “Ey bütün insanların Rabbi olan Allahım! Bu hastanın ıstırabını gider ve ona şifa ver. Şifayı veren ancak Sensin. Senin şifandan başka şifa yoktur. Bu hastaya öyle bir şifa ver ki, onda hiçbir hastalık izi kalmasın.” diye dua etmiştir. (Buharî, Merdâ, 20) Diyanet İşleri Başkanlığı
VEDA HUTBESİ: ÇAĞLARI AŞAN NEBEVİ VASİYET Peygamberimiz (sas), Arafat’ta büyük bir kalabalığa seslenirken, Allah’a hamd ve sena ettikten sonra şöyle buyurmuştu: “Ey insanlar! Biliniz ki Rabbiniz birdir, atanız da birdir. Hepiniz Âdem’densiniz, Âdem de topraktandır. Arap’ın Arap olmayana, Arap olmayanın Arap’a, beyazın siyaha, siyahın beyaza hiçbir üstünlüğü yoktur. Allah katında üstünlük ancak takva iledir. “Dikkat edin! Sizin kadınlar üzerinde hakkınız olduğu gibi onların da sizin üzerinizde hakları vardır.” buyurarak, asırlar önce kadının hakları konusunda Müslümanları uyarmıştır. O gün Peygamberimiz, faizin her türlüsünü ve kan davalarını ayaklarının altına aldığını ilan etmiştir. O gün Peygamberimiz (sas), “Ey müminler! Size iki şey bırakıyorum. Onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız: Bunlar, Allah’ın Kitabı ve Peygamberi’nin sünnetidir.” buyurmuştur (Muvatta’, Kader, 3). Son Peygamber’in insanlığa vasiyeti, ümmetine emaneti, güvenli bir geleceğin teminatıdır. Diyanet İşleri Başkanlığı
Sade Yaşamak
HAYATI SADE YAŞAMAK İslam dinine göre dünya hayatı ahiret hayatının kazanıldığı yerdir. Bu dünyada insanın istifadesine sunulmuş pek çok nimet vardır. Bundan dolayı Kur’an-ı Kerim’de dünya nimetleri üzerinde çokça durulmuştur. Bunlar bir yönüyle imkân iken aynı zamanda bir imtihandır. Peygamberler tarihine bir göz attığımızda hemen hemen bütün peygamberlerin, dünya ve nimetleriyle olan ilişkilerini ihmal etmeyip sürdürdüğünü ve hayatın içerisinde olduklarını görürüz. Hz. Peygamber (sas), her hususta olduğu gibi, sade hayatı ve dünyaya bakış konusunda da bize en güzel örnekleri sunmuştur. Hz. Peygamber giyim kuşam ve yaşantıda abartıyı hoş görmemiştir. Her zaman gösterişten uzaklık ve sadeliğin tercih edilmesini istemiştir. Bu yönüyle Resûlullah’ın (sas) sade hayatının şekillenmesinde sosyal ve ekonomik hayatın içinde bulunmanın, çalışıp kazanmanın ve insanlara infak etmenin önemli bir yeri vardır. Hayatı sade yaşamanın gayesi, insanlara ihtiyaç sahibi olduğu izlenimi vermek veya malını harcamayıp biriktirmek değil tevazu, zühd ile nefsini gurur, kibir gibi olumsuzluklardan uzaklaştırmaktır. Diyanet İşleri Başkanlığı
Reklam
Dua...
VESVESEYE KARŞI YAPILACAK DUA Fısıltı, söz, fiskos, kuruntu, demek olan vesvese yaygın olarak; kötü bir işin yapılması, iyi bir işin terk edilmesi veya geciktirilmesi ya da eksik yapılması için şeytanın insanı kışkırtması, aklını çelmesi ve akla kötü düşünceleri getirmesi anlamında kullanılır. İnsana düşen vesveseye itibar etmemesidir. Hadis kaynaklarımızda, müminlere vesvese ile hareket etmemeleri tavsiye edilmiş, vesvesenin dinî-hukuki bir hüküm doğurmayacağı da belirtilmiştir. “Allah Teâlâ, içlerinden geçen fena şeylerle amel etmedikçe veya onu konuşmadıkça, o şey yüzünden ümmetimi hesaba çekmeyecektir.” (Buhârî, Talak, 11; el-Eymân ve’n-nüzûr: 15) Kur’an’da vesveseci şeytanın şerrinden Allah’a sığınılması emredilmiş bu konuda Nas suresindeki duanın yapılması tavsiye edilmiştir. De ki: “Cinlerden ve insanlardan; insanların kalplerine vesvese veren sinsi vesvesecinin kötülüğünden, insanların Rabbine, insanların Melikine, insanların ilahına sığınırım.” (Nas, 114/1-6) Diyanet İşleri Başkanlığı
İslâm bir düşünüş tarzı olmaktan ziyade bir yaşayış tarzıdır. Kuran’ın bütün tefsirleri, onun, Hadis’e, yani hayata başvurulmadan anlaşılmaz olduğunu göstermektedir.
Zekât yoksulların sefaletini ve zenginlerin kayıtsızlığını bertaraf eder; insanlar arasında maddi farkları azaltır ve insanları birbirine yaklaştırır. İslam’ın gayesi zenginliği kaldırmak değil, fakirliği bertaraf etmektir.
Sefalet problemdir, aynı zamanda da günahtır.Mülkiyetin değişmesiyle çözülür, fakat şahsî çaba,meyil ve iyi niyet de gereklidir.Çünkü mal sahipleri değişip de baskı arzusu ile kin ve nefret insanların ruhlarında kalırsa,kelimenin tam anlamıyla hiçbir şey yapılmış olmaz.
Sayfa 269Kitabı okudu
Geri13
55 öğeden 46 ile 55 arasındakiler gösteriliyor.