sahi sapsarı açan ve sonrasında kar gibi bembeyaz bir tohum taşıyan toplara dönüşen bir çiçeğe kim neden karahindiba adını koyar ki?
sanırım insanlar güzel olan herseyi kirletmek istedikleri için bu çiçeğe de karahindiba dediler.
ama birşey temizse ne derseniz deyin özünde ne ise hep öyle kalır. biz karahindiba dedik diye o pamuk gibi topçuklar kara olmaz inadına bembeyazdır....
£.¥
Sonra büyüdüm...
İnsan büyüdüğünü etrafındaki çirkinlikleri fark ettiğinde anlıyor.
Sonra çıkarsız sevilmediğini gördüğünde.
Evet diyor gerçek dünya bu. Ve kendi dünyasından yavaş yavaş geçiş yapıyor büyüklerin dünyasına...
Böylelikle masalın bir varmış kısmı sona eriyor ve bir yokmuş kısmı ile yaşama devam ediyor.....
£.¥
Külkedisinin ormanın derinliklerinde kaybolduğunu düşünüyorlardı. Oysa o kayıp olmamıştı kaybolmayı seçmişti. Ve kimse bunun farkında değildi.
Bir gecelik prenses olmak yetmemisti Külkedisine. Ama Külkedisi olduğunu da unutamıyordu... duyguları ile gerçekleri arasına sıkışmışlığın altında eziliyordu yüreği. Ve bu Külkedisini çok yormuştu. Yorgun yüreği daha fazla kaldıramadı olanları. O yüzden yok olmayı düşündü.
Yok olmaya cesareti olmadığı için de kaybolmayı seçti...
Prens cam bir ayakkabının peşine düştüğünde onun camdan yüreği paramparça olmuştu. Artık yalnızca hayatı değildi paramparça olan...
Onun bu paramparçalığını ne gören vardı nede hisseden...
Külkedisinin kaybolmadan, kaybolduğunun farkında bile değillerdi...