Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Profil
Bir matematikçi ve filozof olan Leibniz, her önermenin gerçekliğini test etmek için kullanılabilecek evrensel bir sembolik dil yaratmanın hayalini kuruyordu. "Böylece iki düşünür ancak iki muhasebeci kadar tartışmaya gerek duyardı' demişti, 'Ellerine kalemi alıp, birbirlerine "haydi hesaplayalım" demeleri yeterli olurdu.' Leibniz'in rüyası, modern matematiksel mantığın doğmasını sağladı.
Kavram olarak Birey
Kavramın bireye kadar uzanması, bu neden yepyeni bir şeydir? O ana dek kimse buna cesaret etmemişti. Peki, kavram nedir? Kavram genellik sıralamasıyla tanımlanır. Birçok şeye uygulanabilen bir temsil olduğunda ortada kavram var demektir. Ama kavramla bireyi özdeş- leştirmek, işte kimse buna kalkışmamıştı. Düşünce tarihinde kavram ile bireyin aynı şey olduklarını söyleyen bir ses hiç çınlamamıştı. Hep genelliğe gönderen bir kavram düzeni ile tekilliğe gönderen bir birey- sel düzen arasında bir ayrım gözetilmişti. Üstelik bireyin birey olarak kavram tarafından kavranabilir olmadığı da hep kabul görmüştü. Her zaman, özel adın asla bir kavram olmadığı düşünülmüştü. Aslında 'köpek' elbette bir kavramdı. 'Medor' ise bir kavram değildi. Elbette bütün köpeklerin bir köpekliği vardı -bunu bazı mantıkçılar muhte- şem bir dille ifade ederlerdi- ama bütün Medor'ların bir medorluğu yoktu ki... Leibniz kavramların özel adlar olduğunu söyleyen ilk kişi- dir - başka bir deyişle kavramlar bireysel mefhumlardır.
Reklam
Peki, Leibniz nereden başlanarak anlatılabilir? Bu soru her düşü- nür için geçerli olmakla birlikte Leibniz söz konusu olduğunda cevap- lamak daha zordur. Zorluğun nedenleri Deleuze'ün de onayladığı gibi şöyle sıralanabilir: Birincisi, Leibniz'ın ilgi alanının genişliği. Büyük fi- lozof, büyük matematikçi, büyük fizikçi, iyi bir hukukçu, siyasetçi, diplomat, tarihçi, eğitim planlayıcısı; mezhepleri birleştirmeye, 'rasyo- nel teoloji oluşturmaya çalışan teolog, ilk hesap makinesinin mucidi, maden mühendisi, jeolojinin kurucularından sayılan kişi, vs. olması- dır. İkincisi, Leibniz'ın kendi düşünce sistemini başka birçok düşünü- rün aksine kitap veya kitaplar halinde yayınlamaması, sistemin anlaşıl- masının önünü açacak görüşlerini daha çok mektuplaşmalarında veya kısa yazılarında ifade etmesidir. Üçüncüsü ise bu kısa yazılarda genel- likle benzer şeyler anlatmakla birlikte her zaman bambaşka ve zaman zaman çelişen ifadeler kullanmasıdır. Leibniz'ın bırakın sisteminin bü- tününü, en azından neden söz ettiğini anlamak açısından bile en çok güçlük oluşturan şey üçüncüsüdür. Deleuze'ün de çok haklı bir şekil- de tespit ettiği gibi Leibniz muhatabına göre yazar. Çok zorunlu kal- madıkça kelimelerle uğraşmaz. Muhatabının veya karşısına aldığı kişi- nin terimlerini kullanmakta pek sakınca görmez