Evrende insanın konumu tuhaftır: Sürekli konuşmak, sormak, cevap almak ister insan. Sorularına evrenden bir karşılık gelmezse, o zaman vay o evrenin hâline! Kimi zaman Albert Camus olan, değişik ülkelerde ve değişik dillerde ayrı isimler alan bu adam için evren, acı alayların en acısıdır. Evrenden, anlamlandırabileceği açık bir cevap alamadığında ya evreni veya kendi kendini yok etmeye yatkın bir eğilimdedir o zaman. Ama evren yalnızca onun gözünde varlığını yitirmiştir. Gerçekte ise her şeyi söylemesine rağmen hiçbir şey söylemiyor gibi bir görünüm altında sürekli olarak varlığını devam ettirmektedir. (1981 baskısı)
Geç okunan kitaplarda bugün..
Nobel ödülü sahibi İrlandalı yazar Samuel Beckett'in 1952 yılında yayımladığı en meşhur eserlerinden biri. Egzistansiyalizm'in önemli örneklerinden birini kaleme almış, yer yer Camus ve Sartre etkisini hissetmemek mümkün değil. Eser "Vladimir" ve "Estragon" adlı iki arkadaşın bir yol kenarında "Godot" adlı birini beklemelerini konu alıyor..
Bolca sorgulatıcı ve düşündürten bir eser, iki perdeden oluşuyor ve içerisinde üç karakter daha var ve bunlarda okuyucuya garip gelmekte. Ben okurken farklı duygular hissettim. Beckett'in varoluşçu bir temayı bu kadar evrensel yazabileceğini düşünememiştim. Zira Godot her birimiz için farklı bir şeyi temsil ediyor olabilir.. Mutlaka okunmalı.