Sinan, sevdiği Halil Cibran'ın, "Benim ne geçmişim ne geleceğim var, burada kalırsam eğer kalışımda bir gidiş, gidersem eğer gidişimde bir kalış vardır. Sadece sevgi ve ölüm değiştirir her şeyi" dizelerini fısıldadı.
Yasacı, devlet düzeni içinde her bakımdan olağanüstü bir insandı. Üstün zekâsıyla olduğu kadar, görevi dolayısıyla da öyle olması gerekir: Bu görev ne yönetim işidir, ne de egemenlik; cumhuriyeti kurmakla birlikte, yapısına girmez, onun: Egemenlikle hiçbir ortak yanı olmayan bir görevdir bu. Çünkü insanlara komuta edenin yasalara etmemesi gerektiğine göre, yasalara komuta edenin de insanlara etmemesi gerekir. Yoksa tutkularının aracı olan yasaları, çoğu zaman haksızlıklarını sürdürmekten başka bir şeye yaramaz, birtakım kişisel görüşlerin kendi eserinin kutsallığını bozmasına da engel olamazdı hiçbir zaman. Lykurgos yurdu için birtakım yasalar koyarken, önce krallıktan çekildi. Eski Yunan sitelerinde yasaları yabancılara yaptırırlardı öteden beri. Bugün İtalya`daki cumhuriyetler çoğu kez bu yolu tuttular. Cenevre cumhuriyeti de öyle yaptı ve bunun yararını gördü. Roma, en parlak günlerinde zorbalığın bütün kötülüklerinin hortladığını gördü ve yasama yetkisiyle egemen gücü aynı kimselerde topladığı için de yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı.
Düşüş yeryüzünde süreğen bir olgu, her canlı, bünyesinde bir ağırlıkla yaratılmıştır; Başı yukarıda duran kişi düşmeye adaydır. En güçlü kişi toprağa başkaldırmıştır.
En güçlü kişidir asıl yükü hisseden, evet, en güçlü kişi omuzlar yükü, en ağır yük ondadır.