Sahâbenin dilinde "ben" sözü "Eşhedü" derken vardı. Onlar "Eşhedü" derken (Ben şehâdet ediyorum) diye o potaya girer girmez "İyyakenabudu" (Biz ancak sana ibadet ederiz) derlerdi. Artık benlik biter biz olmak başlardı. Sahâbeyi sahâbe yapan en önemli vasıf da budur.
Hz. Osman döneminde Cezayir'de Rum güçleri ile İslâm orduları arasında kıyasıya bir savaş sürmektedir. Bizans'ın Cezayir'deki en yüksek dereceli komutanı olan Cercir askerlerine moral motivasyonu olsun diye şu ilanı yaptırmıştır:" Kim Abdullah b. Ebî Serh'i ( İslâm kumandanını) öldürürse kızımı ona vereceğim, ayrıca yüz bin dinar müfâkat." vereceğim. Bu durum bazı Müslümanların endişelenmesine ve komutan Abdullah b. Ebî Serh'in de gizlenmesine sebep olmuştu. Abdullah b. Zübeyr durumu anlayınca şöyle dedi: " Bu endişe edilecek bir şey değil. Biz de diyelim ki: 'Kim Cercir'i öldürürse ona onun kızını vereceğiz. Ayrıca yüz bin dinar mükafat vereceğiz." Bu ilan İslâm askerleri arasında duyulunca herkese daha bir şevk ve azim geldi.... Allah o gün Cercir'in başını o meydanda koparmayı İbn Zübeyr'e nasip etti....
Abdullah b. Zübeyr ve arkadaşları Hz. Ömer'in hilafet yıllarında Medine sokaklarında yürürken: "Ömer geliyor!" diye bir ses duydular. Abdullah b. Zübeyr'in arkadaşlarının hepsi bir tarafa kaçtı. Hz. Ömer: " Arkadaşların niye kaçtı?" diye sorunca Abdullah b. Zübeyr: " Senin heybetinden korktular." dedi. "Peki sen neden kaçmadın?" diye sorunca Abdullah b. Zübeyr şu cevabı verdi:" Niye kaçayım? Yol dar mı ki sana yol açayım? Suç mu işledim ki senin karşında duramayayım? Bu yol hem sana hem bana yeter." Bunun üzerine Hz. Ömer: " Babasının oğlu!" Dedi.
Çocuğa ne verirseniz alacağınız odur. Bundan dolayı 10 yaşındaki Hz. Ali, kendisinden 30 yaş büyük olan Ebû Zerr'i arkasına takarak Dârü'l-Erkam'a iman yoluna götürmüştür.
Huzeyfe el-Mar’aşî (rah.), Hicrî ikinci asırda yaşamış evliyadan olup İbrahim bin Edhem Hazretlerinin talebesidir. Antakya’ya yerleşmiştir. Süfyân-ı Sevrî Hazretlerinin meclisinde bulunmuş, ondan hadîs-i şerîf rivâyet etmiştir. Yediğinin sâfî helâl olmasına çok dikkat ederdi. Birçok hikmetli sözü naklolunmuştur. Bazıları şöyledir:
“Dört hususa, yani; gözüne, diline, kalbine ve nefsinin arzularına sahip ol! Gözün ile harama bakma, kalbinde olandan başka bir şeyi konuşma. Kalbinde Müslümanlara karşı kin, haset gibi kötü hisler olmasın. Nefsinin hevâsına yâni gayr-i meşrû arzularına uyma.”
“Eğer sende şu üç haslet varsa, Allâhü Teâlâ’nın yarattığı her hayırda nasibin vardır. Amellerini sırf Allâhü Teâlâ’nın rızâsına kavuşmak için işle. Kendin için sevdiğini, din kardeşin için de sev. Yediklerinin helâlinden olmasına son derece dikkat et!”
“Şu iki şey, bütün hayırları kendisinde toplar: Yenilenlerin sırf helâlinden olması ve amellerin de sırf Allah rızası için olması.”
“Kalp katılığından daha büyük bir musibet yoktur.”
23 Nisan 2024
Fazilet Takvimi
"Sahabe anahtar kuşaktı. Onlar, din binasının kolonlarıydı. Onlar, Peygamber ortamını, Peygamber’in yaşadığı o zemini bize bağlayan en önemli köprüydü."
Mevahib-i ledünniyye kitabında deniliyor ki:
Peygamberlerden ve meleklerin üstünlerinden sonra, bütün yaratılmışların en üstünü, Eshab-ı kiramdır. Eshab-ı kiramın her biri, bu ümmetin hepsinden daha üstündür. Çünkü, Resulullahı görmek gibi üstünlük olamaz. Eshab-ı kiramın her birini büyük ve üstün bilmek, hepsine iyi gözle bakmak, her birinin adil ve salih olduğuna inanmak lazımdır. Hiçbirine dil uzatmamak, lanet etmemek, düşmanlık etmemek ve bir kısmını sevmek için başka Sahabiye düşman olmaktan sakınmak lazımdır.
* Dostlarını sadıklardan seç ki, dünyadan cennete uzanabilesin.
* Yüreğinde hiçbir insana karşı kin tutma ki, kalbini kirtetmeyesin.
* İnandığın değerlere karşı derin bir muhabbet duy ki, aşk ve sevda insanı olabilesin.
"En çok korktuğum şey; keyfe tâbi olmak ve uzun hülyalara dalmaktır. Keyfe tâbi olmak insanı haktan çevirir. Uzun hülyalara dalmak da ahireti unutturur. Bilin ki dünya arkasını dönüp gitmektedir. Bilin ki ahirette yüzünü dönüp gelmektedir. Bu ikisinden her birinin de adamları vardır. Siz ahiret adamlarından olun. Dünya adamlarından olmayın. Çünkü bugün amel var hesap yok yarın hesap var amel yoktur."(Buhari,Rikâk,4)