Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Profil
Genel yapısı itibariyle Selçuklu dönemi, bilginlerin ve ilim erbabının son derece saygı ve himaye gördüğü bir dönem olmuştur. Tuğrul Bey döneminde, taassup derecesinde Hanefi mezhebine bağlı olan ve Râfiziler'e minberlerde lânet okumak için aldığı izne Eş'arîler'i de katan Vezir Kündüri'nin uygulamaları hariç tutulursa, âlimler daima saygı görmüşlerdir. Kündüri'nin başlattığı bu yersiz hareket yüzünden içlerinde Ebü'l-Kasım el-Kuşeyri ve İmâmü'l-Haremeyn el-Cüveyni'nin de bulunduğu 400 civarında âlim Selçuklu ülkesini terketmiştir.
Sayfa 156 - Bündârî, a.g.e., s. 29, nr. 2. Bu konuda, Kündüri'nin uygulamaları ve olayların gelişmesi hakkında teferruatlı bilgi için bk. Ahmet Ocak, Selçukluların Diní Siyâseti, İstanbul 2002, s. 85 vd. | W. Montgomery Watt, İslâmi Tetkikler, İslâm Felsefesi veKitabı okuyor
Bunları takiben Sultan Sancar'ın ölümü ise (22-29 Nisan 1157), bir asırdan fazla bir zaman Orta ve Yakın-Doğu'da düzen unsuru olan Büyük Selçuklu İmparatorluğu'nun resmen ve fiilen sona ermesi demektir. Oğuzlar ise, bir müddet sonra Horasan'dan Kirman'a göçe mecbur edilmişlerdir.
Sayfa 318Kitabı okudu
Reklam
Zaten vasal devletler ve Selçuklu kumandanları tarafından tanınmamış olan Oğuzların her yeri yağma etmeleri, şiddet göstermeleri ve adil davranmamaları halkı kendilerinden soğutmuş ve eski idareyi aratmıştır.
Sayfa 312Kitabı okudu
Oğuzların Sultan Sancar'a hürmet göstermeleri, onu hükümdar tanımaları tamamıyla zahirî olup, asıl maksatları imparatorluğu müşkülata maruz kalmadan ele geçirmektir. Zira Sultan Sancar tahtta oturmasına rağmen, esirliği boyunca, ehemmiyetsiz birkaç mesele hariç, hiçbir salahiyete sahip olamamıştır.
Sayfa 312Kitabı okudu
Sultan Sancar'ın esirlik hayatı
Oğuz beylerinden Bahtiyar'ın Merv'den istediği iktanın, payitaht çevresi gelirinin hükümdara ait olduğu geleneğini ileri süren sultan tarafından reddi ve bunu bütün Oğuz beylerinin kahkahalarla karşılamaları ile hakiki durumunu idrak edebildi. Sancar üç yıldan fazla süren esirlik hayatında çok ızdırap çekmiştir. Oğuzlar, muhtemelen Horasan'ın istilası başlarken kaçmasını önlemek için onu demir kafese koymuşlar, gündüzleri ise yine tahtına oturtmakta devam etmişlerdir. Bir hükümdar için esasen tahammülü çok güç olan bu hayat, esaretinden bir yıl sonra (1154-1155) daha da fenalaşmıştır. Tazyikin arttırılarak demir kafes içinde daha fazla tutulduğunu, gayet kötü muamele edildiğini, hatta aç bırakıldığını, bundan dolayı da Sultan Sancar'ın çok ağladığını, gece gündüz Allah'a dua ederek kendisini, ne suretle olursa olsun, bu kavmin elinden kurtarmasını istediğini biliyoruz. Onun çektiği izdıraplar daha başlangıçtan itibaren bütün İslam âlemince duyulmuş ve işkencelere maruz kalan bir insan için kullanılan darbı mesel hâline gelmiştir.
Sayfa 311Kitabı okudu
Bunlar(Oğuzlar) kuruluşundan itibaren hayatı boyunca devleti meşgul eden meseleler çıkarmaktan hali kalmamışlardır. Bunu da onların memnuniyetsizliklerine atfetmek yanlış olmasa gerektir.
Reklam
Büyük Selçuklu İmparatorluğu'nu kuranlar Oğuzlar olduğu gibi, yıkanda Oğuzlar'dır.
Zengi'nin gayretlerinin neticesini oğlu ve halefi Nureddin Mahmud (1146-1174) topladı: Haleb'i payitaht yapan Nureddin, Yukarı Mezopotamya, Güney-Doğu Anadolu ve Suriye'yi tek bir hâkimiyet altında topladı. Sultanlığını ilan etti (1153). Prestiji Selçuklu hanedanınınkini gölgede bırakacak kadar arttı.
Sayfa 306Kitabı okudu
Böylece ilk defa Haçlılarla ittifak eden Türkler, Büyük Selçuklu İmparatorluğu'na karşı müşterek cephe alıyorlardı. Karşı karşıya gelen ordular arasında galiba iki tarafın da hücuma cesaret edememesi yüzünden bir meydan savaşı olmadı; hatta Porsuk çekildi ve Haçlılar tarafından tuzağa düşürülerek mağlup edildi. Takip edilen ordu hemen hemen tamamıyla imha edildi. Alınan ganimetlerin taksimi günlerce sürdü. Bu, Suriye'ye gelişlerinden beri Haçlıların kazandıkları en büyük zaferdir. Diğer taraftan, Büyük Selçuklu İmparatorluğu'nun Haçlılar karşısında uğradığı en büyük mağlubiyet de budur.
Sayfa 303Kitabı okudu
Çavlı, ayrıca görüldüğü gibi Çökermiş'i bertarafetmekle kalmadı, oğlunun ve adamlarının daveti üzerine Büyük Selçuklu İmparatorluğu ile mücadeleye girişen Anadolu Selçuklu Hükümdarı I. Kılıç Arslan'ı da öldürdü (1107); fakat esas vazifesi olan Haçlılarla mücadele edecek yerde Çavlı da sultana itaatsizliğe başladı.
Sayfa 302Kitabı okudu
Reklam
Kudüs Krallığı'nın da kurulması ile (Temmuz 1099), İslam dünyasının ortasında anavatanlarından binlerce kilometre uzakta üç Hıristiyan devleti meydana geldi. Daha sonra bunlara bir dördüncü siyasi teşekkül, Trablus Şam Kontluğu katıldı (1109).
Sayfa 301Kitabı okudu
Filhakika elçilik heyetinin başında bulunan İbn Mühelbân'ın anlattığına göre imparatorun kendisine ilk sözü, İsfahan'ın mı, yoksa Hemedan'ın mı daha iyi olduğunu sormak olmuş, kendilerinin İsfahan'ın, atlarının da Hemedan'da kışlayacaklarını söylemek suretiyle nihai hedefini, nezdine iki büyük devlet arasında sulhü korumak ve kurmak için gelmiş olan elçiye açıklamaktan çekinmemiştir. (Başka bir rivayete göre, imparator, Irak'ta kışlamak, Iran'da yazlamak azmindedir). Elçinin imparatora verdiği cevap dikkate şayandır. Gerçekten elçi, şu cevabı vermiştir: "Atların Hemedan'da kışlamaları doğrudur. Sana gelince onu bilmiyorum."
Sayfa 275Kitabı okudu
Selçuk oğulları ile muhabereler yapmış, sıkı münasebette bulunmuş ve hatta hükümdarlarını İstanbul'a dahi davet ile ağırlamış olan Bizanslılar, bu kavme asla Selçuk adını kullanmamışlardır. Onlar hep bu kavme Türk adını vermektedirler. Selçuklularla münasebette bulunan Bizanslıların, temas ettikleri kavmin adını bilmediklerine hükmedemeyiz. Bizans tarihlerinin bunlara Türk adını vermiş olmasına göre, Selçuk oğulları Türk adıyla Anadolu'ya girmişler ve Türk adını bu şekilde batıya getirmişlerdir.
Bu fetihler neticesinde Anadolu'da, Anavatandan binlerce kilometre uzakta yeni bir Türk Vatanı meydana gelmiştir. Tarih boyunca birbirinden çok uzak coğrafi sahalarda aynı zamanda birçok siyasi teşekküller kuran Türklerin yirminci asırda sadece bu yeni vatanda müstakil bir devlete sahip olmaları, bu fethin ve fetih sayesinde meydana gelen Türk vatanının ehemmiyetini göstermeye kâfidir.
Sayfa 252Kitabı okudu
Uzun tarihi boyunca Bizans doğudan ve batıdan tazyike maruz kalmıştır. Doğudan Emevi ve Abbasi imparatorlukları, batıdan ise Türkler (Avarlar, Macarlar, Bulgarlar, v.s.) sıkıştırmışlardır. Bahis konusu ettiğimiz devirde Bizans'ı doğudan Müslüman Selçuklu Türkleri, batıdan da aynı soydan gayrimüslim Peçenek ve Uzlar tehdit etmektedirler. Bir devir gelecektir ki, Bizans, Müslüman Osmanlı Türklerinin hem doğudan, hem batıdan aynı zamanda hücumuna maruz kalarak ortadan kaldırılacaktır. Bu son safha konumuzun dışındadır. Biz, tarihin gittikçe kuvvetlenen bir sel hâlini alan akışını ve mukadder neticesini belirtmek için bu meseleye kısaca temas ettik.
Sayfa 252Kitabı okudu
50 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.