İnsan bir şeye karar verdiği zaman, karar verdiği sırada hiç öngörmediği, düşünde bile aklına gelmeyen bir yöne doğru, şiddetli bir akıntıya kapılıp gidiyordu.
"Hazineye ulaşmak için işaretlere dikkat etmen gerekiyor. Tanrı, herkesin izlemesi gereken yolu yeryüzüne çizmiştir, yazmıştır. Senin yapman gereken, senin için yazdıklarını okumak yalnızca."
Bir tüccar Mutluluğun Gizi'ni öğrenmesi için oğlunu insanların en bilgesinin yanına yollamış. Delikanlı bir çölde kırk gün yürüdükten sonra, sonunda bir tepenin üzerinde bulunan güzel bir şatoya varmış. Söz konusu bilge burada yaşıyormuş.
Bir ermişle karşılaşmayı bekleyen bizim kahraman, girdiği salonda hummalı bir manzarayla karşılaşmış.
Bir maden, yıllarca ateşte pişirilecek olursa kendine özgü bütün niteliklerinden kurtulacağına ve onun yerine geriye Evren'in Ruhu'nun kalacağına inanıyorlardı.
"Size neden Simyacı diyorlar?"
"Simyacıyım da ondan."
"Peki altın arayıp da bulmayı beceremeyen öteki simyacılar neden başaramıyorlar bu işi?"
"Altın aramakla yetiniyorlar. Menkibe'nin kendini yaşamak istemeksizin Kişisel Menkibelerinin hazinesini arıyorlar."