Ecdadın elde kılıç vuruşa vuruşa, at üstünde cihat seferlerine gittiği yerleri, biz her türlü imkanı kullanarak elimiz cebimizde turistik seferlere bitiremiyoruz...
Ve her ne kadar tarihte bizim açımızdan menfur faaliyetlere sahne olmuş bir şehir olsa da, hakkını teslim etmek gerekir ki, bir mimari karakteri, kendine özgü havası, şahsiyeti olan güzel bir şehir Odesa...
Sonra, o tarihi hanların birinin avlu kapısı önünde küçük fakat şirin bir yelpaze gibi açılıp gölgesinde nice insanı barındıran çınarın dibine oturup o fıskiyeli tarihi taş havuzun su şırıltısını, çınarın yaprak seslerini dinleyerek bir kahve için.
Tepeden baktığınızda gözünüzü okşayan, alaturka kiremitlerle dokunmuş dam estetiği; içeriye girince uzayıp giden Arnavut kaldırımlı sokakları; dağlardan inen suların meydana getirdiği, ortasından geçen nehri ve ille de üzerinde taş köprüsüyle sizi ikliminde eritmeli.
Filistin ile Kıbrıs Adası arasında bir yol vardı ki, Filistinliler karadan Kıbrıs'a giderlerdi. Sebte Boğazı'nda(Cebelitarık boğazı) taşlardan yapılmış, uzunluğu on iki mil sağlam bir köprü vardı ki, buradan Endülüslüler batı tarafına, batıdakiler de Endülüs'e geçerlerdi. Rum Denizi'nin (Akdeniz) suyu, o köprünün altından akıp, okyanusa dökülürdü. Bundan sonra günlerin geçmesiyle, o köprüyü örtüp, çevresini bile basmıştır. Halen o denizin safa ve sükûnu vaktinde, o köprü görünür, derler. Bunlara benzer binlerce belirti vardır ki, deniz sularının batıdan doğuya akışına delalet eder.
Sayfa 226 - Hikmet Neşriyat, 1. Cild, basım: 2008 İstanbul
İnsanların tek tek ya da gruplar halinde bir yerden başka bir yere hareket etmesine "göç" adı verilir. "İnsanların doğdukları yerden başka yerlere geçici veya sürekli olmak üzere taşınması hadisesi" olarak da tanımlanan göçün çeşitli nedenleri vardır. Bu nedenlerin bir kısmı doğrudan doğruya coğrafi şartlarla bağlantılıdır. Tarım alanlarının daralması, hızlı nüfus artışı, iklimsel değişiklikler ve bunun sonucunda ortaya çıkan kıtlık hadiseleri ya da deprem ve sel felâketi gibi doğa olayları, göçlerin coğrafi faktörlerle bağlantılı olan nedenleri arasında sayılmaktadır.
Amerika kıtalarınınki gibi Afrika kıtasının ana ekseni de kuzey-güney doğrultusundadır, oysa Avrasya'nınki doğu-batı Kuzey-güney ekseni boyunca ilerlerken insan iklim, yaşama çevresi, yağış, gün uzunluğu, bitki ve hayvan varlığı hastalıkları bakımından değişiklik gösteren kuşaklardan geçer. Bu yüzden de Afrika'nın bir bölgesinde evcilleştirilmiş ya da edinilmiş olan bitkiler ve hayvanlar öteki bölgelerine geçmekte güçlük çektiler.
Avustralya hepsinden çok daha kurak, küçük, düz, verimsizin verimsizi, iklimi belli olmayan, canlılar yönünden en yoksul kıta. Avrupalıların en son fethettikleri kıta. Avrupalılar fethedinceye kadar en farklı ve nüfusu en az insan topluluklarının yaşadığı bir kıtaydı.
Konunun uzmanı olmayan insanların çoğu için Avustralya'nın yerli toplumlarının en göze çarpan özelliği görünürdeki "gerilik"leridir.
İnsanlık tarihinin çok büyük bir bölümünde Avrasya açısından Afrika, Amerika kıtaları için olmadığı kadar ulaşılabilir bir yerdi ama Sahra Çölü Güney Afrika'yı Avrasya'dan ve ayrica Kuzey Afrika'dan ayıran hâlâ en önemli çevresel engeldir. Afrika'nın kuzey-güney ekseni de teknolojinin hem Avrasya ile Sahra'nın güney bölgesi arasında hem de Sahra'nın güneyinde yayılmasını ayrıca engeller.