Hikmet Benol’un hayat üzerindeki yaşadığı buhran aslında kendini tam olarak ifade edemeyen, anlaşılamayan insanların hepsinin yaşadığı bir durumdur. Hikmet bu yolculukta Albay Hüsamettin Tambay’ı bazen rehber almakta bazen de içini dökmektedir. Tehlikeli oyunlar oynamakta, insanlar tarafından anlaşılmamaktadır. “ Siz gerçekten doğru söylüyorsunuz Albayım, ben adam olmam. Ben, tek başına yaşamalıyım. Başkalarını zehirlememeliyim. “ derken de beyninde bir tümör gibi dönüp duran rahatsız edici düşüncelere yenik düşmekte ve insanları da bu karanlık çukura çekeceğini vurgulamaktadır. Ah Hikmet Benol, ya da Oğuz Atay demeliyim. Keşke insanlar seni anlasaydı.Bu yüzden haykırmıştın belki: “Ben kitap değilim.Beni hemen anlamalısın.Çünkü ben öldükten sonra beni kimse anlayamaz, yaşarken anlaşılmaya mecburum.” diyerek. İzini her zaman taşıyarak hatırlayacağım bir kitaptı. Her konuda ince düşünen ve sık sık bu sebeple kırılabilen bir insan olarak da kendimden izler bulduğumu belirtmeliyim..