Bütün toplumlar her zaman zorunlu harcamalar ötesinde har vurup harman savurmuş, harcamış ve tüketmiştir, çünkü toplum gibi birey de sadece var olmadığını, ama yaşadığını aşırı, gereğinden fazla bir tüketimde hisseder.
Geçmiş uygarlıkların tümünde dayanıklı nesneler, araçlar veya binalar kuşaklarca insandan daha uzun yasamışken, bugün onlarin doğmasını, gelişmesini ve ölmesini izleyen bizleriz.
İlk zamanlar sınıf ile ilişkili bir şey olan moda, ayakkabılar ve elbiseler
gibi belirli giyim eşyalarının nasıl kullanılması gerektiğini gösteren sert kurallarla ifade edilmiştir. Kurallar ayrıca hangi renklere hangi mevsimlerde izin verildiğini de açıkça belirtmiştir. Etek boylarına çoğu zaman Paris karar vermiş ve muhataplar da genellikle hiç sorgulamadan kabul etmiştir. 20. yüzyılın sonları itibarıyla tercih edilen kıyafetler artık sadece temel amaç ve işlevlerine göre seçilmemekte; bireylerin kendilerini ifade etmesinde, sosyal
konumlarını açığa vurmada ya da statü ve saygınlık kazanmalarında da rol oynamaktadır.
"Dürüst insanları saf ve potansiyel kaybedenler olarak görmeye özendiriliyoruz. Gerçeğin iş görmediği, yalanların.daha önemli olduğu görüşünü derilerimizin altına çip gibi yerleştiren kültürel propaganda bombardımanı altında hepimiz birer potansiyel kurbanız. Tüketim kültürü özellikle yalana teşvik ediyor. Reklam, yalanı en fazla onaylayan kültürel araçlardan biridir. İnsanları sürekli yoksunluk halinde, bitmek bilmeyen bir istekler listesi içinde tutarak piyasa ekonomisini güçlendiriyor. Sevgisizlik tüketim çılgınlığı için bir lütuftur ve yalanlar yağmacı reklamcılık sektörünü tahkim eder. Kamusal yaşamda, özellikle medya aracılığıyla pohpohlanan yalanları pasif bir tutumla kabul ediyor olmamız, yalanı özel hayatlarımıza da sokmamıza yol açıyor. Hayatlarımızı açık ve dürüstlüğe adanmış bir şekilde yaşasak, kamusal yaşamda magazin gazeteciliğinin satacak bir şeyi kalmayacaktır. Sevmeyi, aşkı öğrenmeye adanmışlık gerek kamusal yaşamda gerekse özel hayatlarımızda kendimizi tamamen ve açıkça var etme hevesiyle salt gerçekten ibaret bir hayata bağlayarak bizi sakınabilir."
"Ne yazık ki yaşadığımız dünya elimizdekiyle yetinmek ve alışkanlıklarımızı sürdürmek konusunda bize hiç yardımcı olmuyor. Tüketici kültürümüzde, her zaman her şeyin daha iyisini istiyoruz."