Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Unutmam mümkün olsaydı, unutmak sürekli ol­saydı, gözlerim kapansaydı da azar azar uykunun ötesine, mutlak hiçliğe gömülebilseydim, varlığımı artık hissedemez olacağım noktaya varsaydım, bir mürekkep damlasında, bir musiki ahenginde ya da renkli bir ışında erir giderdim ve so­nunda dalgalar ve şekiller öyle büyülerdi ki, hissedilemezin içinde silinir, yok olurlardı. O zaman dileğime kavuşurdum.
Sayfa 37 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okuyor
Kendimi bütün ruhumla unutmanın uykusuna bırakmak istiyordum.
Sayfa 37 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
...sanki ben ömrüm boyunca bir kara tabutta uyuyordum hep.
Sayfa 34 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okuyor
Öyle bir duygu: Her­kes beni terketmişti, cansız varlıklara sığınıyordum.
Sayfa 33 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okuyor
Hayat tecrübelerimle şu yargıya vardım ki, başkalarıyla benim aramda korkunç bir uçurum var, anladım, elden geldiğince susmam gerek, elden geldiğince düşüncelerimi kendime saklamalıyım.
Sayfa 15
Ben eski ben değildim; çağırsaydım getirseydim de konuşsaydım onunla, duymaz anlamazdı beni. Yüzü eskiden tanıdığım bir adamın yüzü olurdu da benim yüzüm olmazdı, benim bir parçam bile olmazdı.
Reklam
Şaka değil, üç yıldır, hayır, iki yıl dört ay oldu; ama nedir günler, nedir aylar? Benim için önemi yok onların; mezarda olan için zaman, anlamını kaybeder. İki yıl, dört aydır bu oda, benim hayatımın ve düşüncelerimin mezarı oldu. Bu sesler, bu gürültüler ve bütün diğerlerinin bu hayat belirtileri, bu ayaktakımının hayatı, ki bedence ve ruhça aynı soydandır hepsi, bana pek acayip, pek anlamsız geliyordu.
Bana öyle geliyordu ki ben şimdiye kadar kendimi tanımamıştım. Şimdiye kadar tasarladığım haliyle dünya, değerini yitiriyor, geçersizleşiyordu; gecenindi söz; dünyanın yerine gecenin karanlığı hüküm sürüyordu (bana öğretmemişlerdi geceye bakmayı, geceyi sevmeyi).
Hayat bana tek ve değişmez bir mevsim oldu hep. Bu hayat bir soğuk bölgede ve sonsuz bir karanlıkta geçti âdeta, öyle ki bağrımda hep aynı alev vardı ve o beni bir mum gibi eritti.
Ömrüm bir oduna benziyor, ocakta düşen bir oduna: Öteki odunların ateşinde kavrulmuş, kömürleşmiş, ama ne yanmış, ne olduğu gibi kalmış bir oduna benziyor. Fakat diğerlerinin dumanından, soloğundan boğulmuş.
Reklam
Çabuk çabuk kafamda kaynaşan düşünceler, hepsi şu dakikanın ürünü, ne günü var, ne saati, ne tarihi. Dünün bir olayı bana, bin yıl öncesinin olayından daha eski, daha önemsiz geliyor.
Başkalarından ayrılmış, bağımsız bir varlık mıyım? Bilmiyorum. Fakat şimdi aynaya baktım, tanıdım kendimi: Hayır o eski "ben" ölmüştür, çürümüş dağılmıştır, ama işte aramızda hiçbir set, hiçbir engel yok.
Birbirine ters düşen öyle çok şey gördüm, birbiriyle çelişen öyle çok şey duydum ki! O görmeler yüzünden gözlerim, eşyanın yüzeyinde, ruhu özü örten o ince ve sert kabuk aşındı. Artık hiçbir şeye inanmıyorum, hatta şimdi eşyaların ağırlığından, sabitliğinden, açık seçik gerçeklerden şüphe ediyorum.
Ne gelecek umrumda, ne onlar. Yazıyorsam, yazmak ihtiyacı beni buna zorluyor da ondan. Mecburum, düşüncelerimi hayalî bir varlığa, gölgeme bildirmek baskısını çok, pek çok hissediyorum. O uğursuz gölge lamba ışığında duvardan eğiliyor, yazdıklarımı dikkatle okuyor, oburca yutuyor sanki. Bu gölge, besbelli, benden daha iyi anlıyor onları!
Ne malım var kadıya yedirecek, ne dinim var şeytana verecek.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.