1922 yılının eylül ayı başları. İstiklal savaşı zaferle sonuçlanmış. Yunan ordusu önde, Türk ordusu peşinde. Ege denizine doğru bir kovalamaca. Yer Uşak, tacım köyü. Yunan ordusu Ege denizine doğru kaçarken, bir yandan da köyleri ateşe vermekle meşgul. Köylünün elinde kalan son şey. Evleri. Yunan ordusunun ateşi altında yok oluyor. Geriye temelden başka bir şey kalmıyor.
Köyden, milli mücadeleye giden iki genç. Mahmut ve Haceli. Kim bilir kaç yıldır cephedeler. Dönüyorlar köylerine. Elde yok, avucta yok. Donemeyenler de var. Şehit düşenler. Eksik dönenler var. Gaziler. Bir ayağı eksik, bir kolu noksan. Savaşın çilesinden aklını yitirenler var.
Diğer yanda köyün imamı. Tüccarı. Namı diğer Hacı Nuri. Ve yancilari. Yunan subaylarını evlerinde ağırlayan, yedirip içiren, afedersiniz karı oynatan. Kendi koylulerini hancerleyen şerefsizler var bir de. Hani padişahın misafirleri vardı ya, Hah işte, onlara hizmet edenler.
Bu roman,
Mahmut Makal gibi. Dolayısıyla, köylüyü, sorunlarını, onlara karşı olanları onlardan kimse daha iyi bilemez.
Şunu belirtmek isterim son olarak. Ulu önder, Mustafa Kemal Atatürk devrimleri gerçekleştirmede gerçekten yalnız kalmış. Hani diyorlar ya herkes itaat etti diye. Yok öyle değil o işler. Özellikle kırsalda. Sürekli bir ayak direme, zor koyma, kendi bildiğini okuma.
Kısacası ibret veren bir roman. Tarihimizi bilme adına önemli.
KöylülerTalip Apaydın · Cem Yayınevi · 199176 okunma