Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Eğer iyi şeyler düşünürseniz iyi şeylerle karşılaşırsınız; köyü şeyler düşünürseniz ardından kötü şeyler gelir .İşte zihnimiz böyle çalışır . Metin Çınaroğlu
Gökyüzü, hüzün dolu bir ressamın paletindeki en koyu mavilerle boyanmıştı. Bulutlar, yüreğimin derinliklerine ince bir sızı bırakırken, rüzgar sessizce fısıldıyordu kulağıma. Her bir esinti, geçmişin yükünü taşıyan bir hikaye gibi içimi titreten çırpınışlarla doluydu. Gözlerim, dünyanın kırık dökük manzaralarını izlerken, ruhumun labirentlerinde
Reklam
Anne tereyağ gönder Anne süt gönder Anne et gönder Anne kavurma gönder Anne tarhana gönder Anne bal gönder Anne domates gönder Lan o zaman niye terk ettiniz koyü!
"SÜKÛT SÛRETİNDE ÇOK KOYU DÜŞER SES"
bazı insanlar farklıdır. farklı bakar, farklı görür, farklı hisseder. kimselere benzemez, benzetilemez; kendine has ve klas bir duruşu vadır. herkes göğe bakarken, o, göğe bakaraktan usul usul içine doğru akar. konuşur, kopkoyu sesinde sükût sûretinde bir şiir gizlidir daima... sır bundan, güzellik bundan, aşk bundan nazil olur şüphesiz. yürüyünce arza ayak basmaz o; arz üstünde taşır onu ve gök büyük ihtişamıyla hazır ve müsellah emrine âmâde durur. bu, mübalağa yahut bir methiye değildir a dostlar; gördüğüm, duyduğum, bildiğim, hissettiğim ve dahi sevdiğim keşfedilmemiş bir gencinedir. günahı sevabından, sevabı günahından feyizlidir. melek değil, peri değil, insandır ve kerameti yoktur. binbir asır önce yaşıyor değil, anda hazır ve nazırdır. okuduğunu, bildiğini, sevdiğini, ruhunu bilmez iken; sadece bilmediğini bilir, cismini görür, sesini duyar ve ismini bilirsiniz. anlarsınız belki fakat, idrakı nazarınız aciz kalır bir süre sonra hudutta!.. yaklaşamazsınız o size yaklaşmadıkça. uzağın yakındaki ve yakının uzaklıktaki sırrı bilir. kapısına kabulü de reddi de hoştur, coşturur canı ve kalbe değer. dedim ya hani başta, kendine has ve klas bir duruşu vardır diye... ehli aşka zehri de deva gibi gelmesi bundandır! hasılı kelam: acizliği, küçüklüğü ve büyüklüğü dahi nevi şahsına münhasır bir şahsiyettir. rakik zerafeti, dakik bakışı ne hoştur ne hoş...
Elhamdülillah.. Hasret vuslatın habercisi idi.. 🤲🕊
Sıkılma zamanı
Ayırır bir kadın saçlarını Ortadan ikiye Akşam karanlığıyla gülüşü ayırır gibi Islaktır saçları Sıcaktır koyu İzmir'in gölgesi Kuytusu güneşi vıcık vıcık ter Gözleri doluyor bunca Bunca bu kadar
Reklam
Yanacak bir dilim var Pişmanlık hissini derin uykudan uyandıran sızının mimarı Götürür beni dehlizlerin dibine Dudaklarımın ısırdığı kırmızının en koyu hali Kan savrulur her bir yanıma Koştukça sarar tüm bedenimi Kalmak ne mümkün Gitmekse en kolay Damlaların oluşturduğu gölgem kaskatı Gözyaşlarım soğukta buza çalıyor Yanan yanaklarım titreyen vücuduma başkaldırıyor Ateşin içine yanan bedenimle giriyor Dökülen terlerin buharıyla Yeniden var olma nedeni arıyorum.. 10/9/2023 Pınar PEKĞÖZ
Francisco Goya, "Sağırlar Evi" adını verdiği evinin (önceki sahiplerinden birinin sağır olması nedeniyle bu adı alan ev, Goya kırk yaşlarında duyma yetisini kaybedince, yeni sahibi ile de uyum sağlamış olur.) sıvalı duvarlarına çoğunlukla kara resimler olarak bilinen ve insanı psikolojik açıdan düşünmeye sevk eden resimler yaptı. Halka göstermek niyetiyle yapılmamışlardı, fakat daha sonraları resimler duvarlardan söküldü, tuvale aktarıldı ve sergilenebilmeleri için Prado Müzesine konuldu. Duvarlarına yaptığı 14 resimden bir tanesi olan bu eser adını Yunan mitolojisinin ünlü hikayesinden alır. Babasını devirerek başa geçen Kronos ( Roma mitolojisinde Satürn) aynı şeyin kendi başına geleceğinden korktuğundan çocukları olan Hades, Poseidon, Demeter, Hestia ve Hera'yı diri diri yutar. Zeus ise annesi Rhea sayesinde kurtulur. Resimde Kronos'un çocuklarını yediği an ki korku ve gücünü elinde tutmak için yaşadığı gözü dönmüşlük betimlenmiştir. Goya, yaşadığı dönemin devrim sıkıntılarını, acımasız olaylarını tuvale koyu tonlar yansıtarak ve böyle bir konuyu ele alarak göstermiştir. Satürn Goya, 1823
Sinema Bir Şiir Olsaydı O, En İyi Şairlerden Biri Olurdu!
Asla kaçırmamanız gereken Andrey Tarkovski filmleri 1-) SİLİNDİR VE KEMAN Silindir ve Keman, Andrei Tarkovsky'nin 1960 yılında Sinema Enstitüsü'nü bitirmek için çektiği 45 dakikalık mezuniyet filmi. Film bir işçiyle kemana yeteneği olan bir çocuk arasındaki ilişkiyi anlatır. Tarkovsky'nin Ivan'ın Çocukluğu (film) Ivan'ın
Orsay Müzesi, Paris
Van Gogh, 5 Haziran 1890'da kız kardeşi Wilhelmina'ya yazdığı bir mektupta bu tabloyu anlatırken özellikle Nuenen'de yapılan benzer çalışmalara atıfta bulunuyor: Elimde köy kilisesinin daha büyük bir resmi var; basit koyu mavi renkli, saf kobalt rengindeki gökyüzüne karşı binanın menekşe renginde göründüğü bir efekt; vitray pencereler lacivert lekeler gibi görünüyor, çatı mor ve kısmen turuncu. Ön planda çiçek açmış bazı yeşil bitkiler ve içinde güneş ışığının pembe akışının olduğu kum. Ve bir kez daha Nuenen'de eski kule ve mezarlık üzerinde yaptığım çalışmalarla hemen hemen aynı şey; ancak muhtemelen rengi artık daha etkileyici, daha görkemli. ” Auvers'deki Kilise'nin ön planı güneş tarafından parlak bir şekilde aydınlatılıyor, ancak kilise kendi gölgesinde duruyor ve "kendi ışığını ne yansıtıyor ne de yayıyor." Van Gogh, Belçika'nın Borinage kentinde sürdürmeyi umduğu evanjelik kariyerinden çıkarıldıktan sonra, Temmuz 1880'de Cuesmes'ten kardeşi Theo'ya bir mektup yazdı ve Shakespeare'in V. Henry'sinden bir resimden alıntı yaptı , Bölüm 1'de karanlık bir boşluğun içindeki karanlık Kilise "boş ve aydınlanmamış vaaz"ı sembolize ediyor: "Onların Tanrısı, Shakespeare'in sarhoş Falstaff'ının Tanrısı, 'bir kilisenin içi' gibidir". Birbirinden ayrılan yollar motifi, Buğday Tarlası ve Kargalar tablosunda da karşımıza çıkıyor .
Reklam
Bazen öyle anlar olur ki en koyu siyah gözümüzde sarap kırmızısı gelebilir ve hikayemiz tam orada başlayabilir
Spotify tam liste
Emir can iğrek Skapova Pinhani Şebnem ferah Mavi gri Yaşlı amca Haluk Levent Yyk
iniyorum maktul minarelerden taraçadan, bahçeden ilk tanıyı bulanların indikleri her yerden ilk tanıyı bulandıran bir vaşakla birlikte
Çekip Gitti Yarınlar
Karanlığın koyu renkli hayaletleri içinde bırakıp, Öylece çekip gitti yarınlar... Güneş doğmak için koşa koşa batmaya gitti. Yalnızlık yetmezmiş gibi bir de tuhaflık gömüldü üzerime... Beraber yemiştik ey ruhum, soluğu beraber tüketip, bitirmiştik. Yakarken sigaraları üst üste, Dumanına canımızı da sardığımızı bilememiştik.. Ah çığlıklar! Ne güzel sesleriniz var, Yankılanırken ücra köşelerinde yüreğimin, Hep sen birikiyorsun damla damla, koyu koyu, Tuzlu ve de acılı.. Elimde değildir, iftitleri görmek, Ama gözlerim de âmâ değil ki görüyor, gülüp, istemeyerek.. Uykumu en tatlı yerinde bölüp, En acısına itecek kadar günahkar bir canım var, O da oynuyor benimle gece gece.. Çaremi, çaresizliğin en tenha yerinde arıyorum, Önce bağırıp sonra da avazımın çıktığı kadar susarak.
Arzu Alpdeğer
Arzu Alpdeğer
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.