İnşa ettiğimiz şehirler ve şehirleşme biçimi, yalnızlığı tırmandırıyor. Beton kuleler inşa ediyoruz, o beton kulelerde insanların birbirlerine selim bir temas imkânı bulunmuyor. Apartmanlar, insan yüzleriyle muhatap olma, hasbihal etme imkânını minimize ederken, gürültü ve binaların yapısal fonksiyonel sorunları durumun da karşılaşma riskini maksimize eden bir mekan psikolojisi dayatıyor mukimlerine. Sadece çıkar çatışması halinde yüzleşebiliyor insanlar. Şehrin içinde insanların buluşamadığı devasa mahalleler inşa etmenin, yüz mahalleyi bir arada tutan siteler inşa etmenin, küreselleşmenin bu tezahürünün toplumsal ve ruhsal maliyetleri tahmin edilenin çok ötesinde.
Biz yeşil alanlarımızı kaybettikçe, insanların birbirlerine rast geleceği, bakışacağı, selamlaşacağı, yan yana bir bankta oturup sohbete başlayacağı yerleri de kalmıyor.