Ölüm, yaşayanlarda süren. Hayatın ta göbeğine yaralayarak, kanatarak giren. Ölüm, yüzün, rüyada ve imgede hâlâ oluşmaya devam eden yüzün yara alması değil mi?
"[...] bu şehrin garip bir hali var, canlı. Üstelik yok oluyor, hissediyorum. Belki bir faciayla belki başka türlü, ama yok olacak. Onu bırakmak ihanet olur. Birlikte yok olmak, şahitlik etmek daha doğru geliyor... bilemiyorum."
Hayatımı, başka biri yaşamış gibi ilgisizce seyrediyorum. Karbon kağıdıyla çoğaltıp dağıttım yaşamöykümü. Susuyorum.
Kelimelerin uzlaştırıcılığında erimek istemiyorum.