Deneme yazarı, çevirmen. 24 Şubat 1960, İstanbul doğumlu. Tam adı Ali Işık Ergüden. General Galip Ergüden’in oğlu.
Galatasaray Lisesi mezunu. Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümündeki öğrenimini yarım bıraktı. Siyasi faaliyetleri nedeniyle 1979-91 arası hapiste kaldı. Redaktör ve çevirmen olarak yayınevleri ve dergilerde çalıştı. Çalışmalarını İstanbul’daki bir yayınevinde redaktör olarak sürdürdü.
İntihar etmeyip yaşıyorsak, anlamın büyüklüğünden değil, hayatın içine düşmüş olmaktan, muzır bir merak ile ıstıraplı bir inadın götüreceği yeri görme isteğinden...
Efendi olma ihtimali peşinde koşan, bu ümidin taşıyıcısı yığın, aldatılsa da kandırılsa da, inancı, politika alanının ve oyununun yapı taşlarından biridir.
Sistem, otuzlu yaşlarına geldiğinde çoktan askerliğini yapmış, iş güç sahibi olmuş, çalışan evli, çocuk sahibi, gündüzleri işe giden, akşamları yemekten sonra televizyon karşısında uyuklayan, hafta sonu kendince eğlenen, alışveriş yapan, futbol konuşan, dört ya da beş yılda bir oy kullanarak demokrasi oyununa katılan erkekler ve bu ideolojinin fiili ve düşünsel destekçisi kadınlar sayesinde ayakta kalır. Ailede, kreşte, okulda, öğretilen budur. Eksik kalan bilgiler de kışladaki aptallaştırıcı tekrar ve emir - komuta düzeniyle tamamlanınca insan artık iş yerine teslim edilebilir hale gelmiş olur. aksaklık varsa devreye girecek kurumlar bellidir: klinik, tımarhane ve hapishane...
Ama intihar etmeyip yaşıyorsak, anlamın büyüklüğünden değil, hayatın içine düşmüş olmaktan, musır bir merakla ıstıraplı bir inadın götüreceği yeri görme isteğinden; bir de, şahsi duruşun gölgesinin topluma bir lanet olarak düşmesini diliyor olmaktan. Başka bir anlamı yoktur, her güne yeniden başlamanın.
Dünya genelinde geçtiğimiz bu çok sıkıntılı dönemlerimize kılavuz olmuş bir kitap Sessizliğin Anarşisi. O kadar ağır ve akıcı bir kitap ki, çok fena afallattı beni. Diğer yandan dayanılmaz, olgun ve gürültülü bir ortam, tam bir estetik zevk. Bazı paragraflarda Caraco'un nefesini hissettim, fakat Kaos'un Kutsal Kitabı okuyorum asla
Kafamı karıştıran bir kitap. Nasıl yorumlamam lazım bilmiyorum. Beğendim mi yoksa beğenemedim mi ondan bile emin olamıyorum açıkçası. Pragmatist değilimdir fakat yine de bana bir şey kattı mı bu kitap diye düşünmeden edemedim. Yoksa zaten bildiğim şeylerin mi altını çizdirmişti tekrar tekrar? Şiirselliğine sözüm yok tabii lakin sayfa boyu uzayan cümlelerin, bir zaman sonra akmamaya başlamasını da es geçemeyeceğim.
Hem bana, ne kadar aynı şeylerden bahsetmiş gibi gelse de güzel ve kayda değer tespitler, ayrıca bir ahenk de vardı kitapta ama aynı zamanda sündükçe sünen bir sürü cümle barındırıyordu. Yazarın tarzına aşina olmadığım için belli ki ya da yazarla tarzlarımızın uyuşmaması da olabilir sebep. Eleştirmek benim haddime düşmez tabii ama yazmış bulundum bir kere.
İlk defa olumsuz bir eleştiride bulundum sanırım okuduğum bir kitaba karşı. Okuduğuma pişman değilim yine de. Farklı bir tarza aşinalığım oldu. Ayrıca bazı çok güzel cümlelerle karşılaştım, tanıştım ve alıntıladım.
Okuyup okumamak size kalmış yine de okumanıza bir açık kapı bırakmak adına güzel bir alıntıyla sonlandırayım incelemeyi: "İntihar etmeyip yaşıyorsak, anlamın büyüklüğünden değil, hayatın içine düşmüş olmaktan, muzır bir merak ile ıstıraplı bir inadın götüreceği yeri görme isteğinden..."
Özgürlük, özgün düşünce ve yaratıcılık için zorunludur.
Aynı zamanda doğal bir arzudur. Çünkü hiç bir hayvanın kafese girmekten hoşlanmadığını ve bütün bilinçli varlıkların kendi arzularını özgürce tatmin etmekten hoşlandığını görebiliriz. Anarşizmi doğada gördüğünü toplumsal hayatın içinde arar; toplumda öz yönetimin gerçekleşmesi için yapılan