Yazar Giorgio Bassani’den okuduğum ilk kitap olan bu kitap 5 ayrı hikayeden oluşuyor. Hikayelerden beklediğim çarpıcılık ve etkileyeceği bulamadım. Hikayeler yazarın doğduğu yer olan Ferrara ve etrafında geçiyor. Dönem ise 1920 sonrası, özellikle İkinci Dünya Savaşının 5 yıl öncesi ve 5 yıl sonrası dönem anlatılıyor. Arka planda Yahudi karşıtlığı, Savaşta yaşananlar yer alıyor. Kitaptaki 2-3 hikayede tam ilerleme yaşarken, hikayeler yarım ve akılda sorularla bırakılmış gibi hissettim. Kitapta yer alan son hikayede de yazar yazım sürecini ve hissettiklerini dile getiriyor. Hacim olarak çok rahat olunabilecek bir kitap, ancak okumadığınız takdirde büyük kayıp yaşanılacağını düşünmüyorum. İyi okumalar.
Geçmiş ölmedi, asla ölmez. Tam tersine uzaklaşır, anbean. Geçmişi telafi etmek, o halde mümkündür. O halde uzamaya anbean devam eden türde bir koridorda ilerlemek gerekir, tabi gerçekten telafi etmek isteniyorsa. Orada, geçmişin sonunda, koridorun karanlık duvarlarının güneşle buluştuğu noktada, yaşam, bir zamanlar olduğu gibi, canlı, kıpır kıpır, ilk yaratıldığı haliyle durmaktadır. O halde ölümsüz müdür ? Ölümsüzdür. Ve bununla beraber hep daha uçarı, hep daha ulaşılmaz, yeniden ele geçirilmeye hep daha gönülsüz.
Zaten etrafta o kadar çok Altın Madalya vardı ki Libya’dan başlayarak onca savaştan İtalya’mızın kazandığı öyle çok Altın Madalya var ki etrafta! Bir eksik bir fazla, doğruyu söyleyelim ne fark eder?
Geçmiş ölmedi,, asla ölmez. Tam tersine uzaklaşır, anbean. Geçmişi telafi etmek, o halde mümkündür. O halde uzamaya anbean devam eden türde bir koridorda ilerlemek gerekir, tabii gerçekten telafi etmek isteniyorsa. Orada, geçmişin sonunda, koridorun karanlık duvarlarının güneşle buluştuğu noktada, yaşam, bir zamanlar olduğu gibi, canlı, kıpır kıpır, ilk yaratıldığı haliyle durmaktadır. O halde ölümsüz müdür? Ölümsüzdür. Ve bununla beraber hep daha uçarı, hep daha ulaşılmaz, yeniden ele geçirilmeye hep daha gönülsüz.
Ve Uller çok gerekmedikçe ışık açmadığından (ışık sevmez, ne doğalını ne de lambanın ışığını, akşamları bile koyu camlı gözlük takması bu yüzdendir), dışarıda hava kararmaya başlayınca, kaldırımdan geçen hiç kimsenin sokaktan bakınca bizi fark edemeyeceğinden sonuna kadar emin olabiliriz. Ne olursa olsun bu çok garip bir his! Biz buradayız, ama sanki başka bir zaman dilimindeyiz, ölüler gibiyiz, kimse bizi görmüyor. Orada, vitrinin göz kamaştıran neon ışıklarının ve ışıklı resim panolarının zaman zaman bütün çıplaklığıyla gözler önüne serdiği yaşamın naif, güvenli, durumdan bihaber insan manzaraları...