Artık acımıyordu. Fakat içinde bir şeyler yanıyordu, yavaş yavaş çürüyordu, bir şeyler ölmeye başlamıştı. Yaşadığı her şey, sevdiği her şey bu ağır ağır tükenen alevde sönüp gidiyordu, umursamazlığın gevşek çamurunda ezilip kömürleşmeden önce, kapkara oluncaya kadar içinde yanacaktı. Bir şeyler oluyordu, bir şeyleri belli belirsiz hissediyordu, orada öylece uzanırken ve heyecanla yaşamını düşünürken bir şeyler oluyordu. Bir şeyler sona ermişti. Neydi o? Kendini dinledi, içini dinledi.
Böylece yavaş yavaş yüreği ölmeğe başladı.
“Kızgınlığımı ve çaresizliğimi anlatamam size. Yine de benimle empati kurmaya çalışın. Bir insan için bütün yaşamınızı bir kenara itiyorsunuz, o ise elinin tersiyle kayıtsızca kovduğu bir sinekten daha fazla değer vermiyor size.”
"...Hiç kimsenin bir şeyi sırf başka birisi için yapmadığını göreceksiniz. İnsanın bütün eylemleri kendisine yöneliktir, bütün hizmetleri kendine hizmettir, bütün sevgisi kendisini sevmesindendir.”