Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Laissez Faire

Laissez Faire
@laissez_faire
Doğru zamanda ve yerde kullanılan alıntıları severim.
Sabitlenmiş gönderi
Bazılarımız doğuştan asidir!
Bazılarımız doğuştan asidir. Nancy Milford'ın kaleminden Zelda Fitzgerald'ın öyküsünü okuduğumda, Zelda'nın isyankar ruhuyla kendimi özdeşleştirmiştim. Annemle dükkan vitrinlerinin önünden geçerken, ona insanların neden tekme atıp camları kırmadığını sorduğumu anımsıyorum. Annem de, insanların birlikte yaşayabilmelerini sağlayan, kelimelere dökülmeyen bir takım toplumsal davranış kurallarının varlığından söz etmişti. Bunu duyduğumda, her şeyin bizden öncekiler tarafından belirlenmesinden ve yol haritasının çıkarıldığı bir dünyada yaşamaktan dolayı kendimi sınırlandırılmış hissetmiştim. Yıkıcı güdülerimi bastırıp, yaratıcı olanlara yoğunlaşmak üzere kendimi eğitmiştim. Yine de, kurallardan nefret eden tarafım büsbütün ölmüş değildi.
Sayfa 174 - domingo Yayıncılık
Reklam
Laissez Faire
@laissez_faire·Bir kitabı okumayı düşünüyor
Göçmüş Kediler Bahçesi
Göçmüş Kediler BahçesiBilge Karasu
8.4/10 · 1.187 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
2023 OKUMA HEDEFİ
0/7 kitap - %0 tamamlandı
Henüz kitap okumadı
7 kitap
0 sayfa
0 inceleme
0 alıntı
Hayat pahalı.
2022 OKUMA HEDEFİ
0/5 kitap - %0 tamamlandı
Henüz kitap okumadı
5 kitap
0 sayfa
0 inceleme
0 alıntı
Reklam
Belki yaşamanın kitap yazmaktan daha anlamlı olduğunu görürsün o zaman.
… “Sus, verecek hiçbir cevabın yok. Olmadığın bir kişiliğe bürünmek istiyorsun. Eski durumuna düşmekten korkuyorsun. Kendini, sen başkasın, diye kandırıp yüceltiyorsun. Oysa gerçek yalnızca şu ki, küçümsediğin diğer insanlara çok benziyorsun. Açık söyle, şu iki elinle ya da şu çok beğendiğin zekânla, yaşamında başardığın bir şey oldu mu? Yirmi bir yaşındayken İskender dünyayı eline geçirmeye başlamıştı. Otuzunda ise tüm yeryüzü onun olmuştu. Biliyorum senin amacın fetihler yapmak değil -fakat dünyada bir yerin olsun istiyorsun, değil mi? Örneğin tanınmış bir yazar olmak istiyorsun. Peki seni kim engelliyor? Zavallı MacGregor değil pek tabii. Evet, Vivekananda’nın dediği gibi, tek bir suç var. O da güçsüzlük. Bunu iyi belle arkadaş, iyi belle. Beyaz atından aşağı in. Fildişi kulenden çık da, kitlelerle kaynaş. Belki yaşamanın kitap yazmaktan daha anlamlı olduğunu görürsün o zaman. Kitaplarınla yollamak istediğin şu çok önemli mesajın ne ola ki? Sen Nietzsche misin? Sen henüz kendin değilsin, bunun farkında mısın?
Sayfa 410 - Telos Yayıncılık
Kurt sadece hayatın zevklerini tattığı zaman kelebeğe dönüşür.
… İsimlerinden bahsetmesi gereken birkaç kişi daha vardı. Barbusse, Tagore, Romain Roland, Peguy mesela. İnsanlığın dostları. Hatta Amerika bile hümanist birini yetiştirmişti, Eugene V. Debs. Fareler vardır, dedi, general veya mareşal üniforması giyerler; veya tanrılar aramızda dilenciler gibi dolaşırlar. İncil ruhsal ve ahlaksal devlerle doludur. Kim Kral Davut gibi olabilir? Kim Süleyman kadar haşmetli ve zeki olabilir? Jahuda’nın aslanları hâlâ hayatta ve kuvvetle soluyarak yaşıyorlar. Dünyada hiçbir anestezi, bu aslanı uyutamaz. <<Öyle bir devre geliyoruz ki,>> dedi, <<dünyanın bütün silahları , orduları, kar gibi eriyecekler, örümcek ağlarıyla yakalanacaklar. Fikirler, eski duvarlar gibi çökmekte. Dünya içine çekiliyor, insanlar küflenmiş ıslak torbalar gibi birbirinin içine girmekteler. Peygamberler susunca taşlar konuşmaya başlayacak. Ermişlerin megafonlara ihtiyacı yoktur. Durur, Tanrı’nın onlara görünmesini beklerler. Şimdi kurbağalar gibi bir yerden bir yere sıçrıyoruz. Şeytan ağını gerdi, içine düşecek balıklar için kızgın tavası hazır bekliyor. İnsan çıplak ve rüyasız olarak bir bahçenin ortasına bırakılmıştı. Her yaratığa kendi yer ve kendi koşulları verilmişti. Yerini bil, denmişti. Kendini bil değil. Kurt sadece hayatın zevklerini tattığı zaman kelebeğe dönüşür.
Sayfa 325 - Telos Yayıncılık
Bilinmeyen, beklenmeyen bir elementi bulmaktan şaşkına dönen bir kimyager gibi..
‘Edebiyat, kelimeler yardımıyla nefis izlenimler yaratmak sanatıdır.’ İşte şurda bir başka pasaj, tam ötekinin arkasından geliyor. Şöyle: ‘Buna karşın, mantıksal düşünceden başka bir şey daha vardı. Genellikle engelleyici, rahatsız edici, duygusallıktan arınmış, daimi bir zevk ve tatlılık kaynağı. Bunların yanında, tarif edilemeyen, ifade edilemeyen, saf edebiyatın zihinde topladığı bir şey. Bilinmeyen, beklenmeyen bir elementi bulmaktan şaşkına dönen bir kimyager gibi, kitabı okuyan da, o nefis edebiyat parçasında kelimelerle ifade edilmeyen, mantıksal yoldan varılamayan ve ihtiraslara paralel olan bir şeyin varlığından haberdardır. Açıklanan dünya, bir rüyalar dünyasıdır; bazen çocukların yaşadığı, birdenbire gözüküp birdenbire kaybolan, ifade ve analizlerin dışında, kavranılamayan hissedilemeyen bir yer…’
Sayfa 299 - Telos Yayıncılık
Zaten şimdiden kaba anlamda bir çeşit çılgın hayat yaşıyoruz.
... Benim gördüğüm kadarıyla, Dostoyevski'nin ölümüyle dünya bütünüyle yeni bir varlık dönemine girdi. Dante'nin ortaçağı özetlediği gibi, Dostoyevski de modern çağı özetledi. Modern çağ -bu arada yanlış bir isim olduğunu belirteyim- sadece, insanın kendisini ruhun ölümüne alıştırdığı bir geçiş dönemi, soluk alma anıdır. Zaten şimdiden kaba
Sayfa 41 - Telos Yayıncılık