Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Hz.Ebubekir imanı...
Hz. Ebubekir İslamı kabul ettiğinde Hz. Muhammed'in babalar ile ataların şerefiyle oynadığı tartışmasını herkesin önünde yalanlamış oldu. "Bunun ardından İslâm Mekkede herkesin bir numaralı konuşma konusu haline geldi ve herkes bunu tartıştı." diyor. İbni İshak
Ebubekir, çok sevilen, başarılı ve oldukça saygı gören bir şecere uzmanıydı, yaptığı iş soy sopa çok ehemmiyet veren bir kültürde önemli bir uzmanlık alanıydı. Bu da kendisini çok önem atfedilen soy ve akrabalık bağlarını belirleyen kişi olarak Mekke'nin en önde gelen tarihçisi yapmıştı.
Reklam
Ne var ki, kendi aralarından bazıları da bu yeni çağrıyla iknâ olmuştu, bunların arasındaki en önemli kişi de ileride Hz. Muhammed'in halefi ve ilk İslâm Halifesi olarak ün yapacak olan Attik ibn Usman veya daha iyi bilinen adıyla Ebubekir idi.
Şimdi Hz. Muhammed de özde aynısını söylüyordu. Mekkeliler her şeylerini kaybetmekle karşı karşıyaydılar, "Eğer babala- rınız, oğullarınız, kardeşleriniz, hanımlarınız, kabileniz, kazandığınız mallar, kaybetmeye korktuğunuz ticaret, sevdiğiniz mülkleriniz [...] eğer tüm bunlar Tanrı yolunda mücadele etmekten daha değerliyse."
Hz. İsa, "Çünkü ben babayla oğulun arasına ayrılık koymaya geldim. Eğer bir kimse bana gelir ve kendi babasına, anasına, hanımına, çocuklarına, kardeşlerine, kız kardeşlerine, evet hattâ kendi canına buğzetmezse, benim şakirdim olamaz." demişti.
İslam öncesi Arap geleneği...
İnsanlar Tanrı üzerine yemin ettikleri gibi daha düşük seviyedeki ilahların adına ve babaları ile atalarının adına da yemin ediyorlardı. Bu günümüz insanının kulağına biraz garip gelebilir ancak en azından filmlerde duyduğunuz "Annemin mezarı üzerine yemin ederim." türünden yemin eden insanları hatırlayın.
Reklam
Hz. Muhammed önceden kendi içindeki şüphelerle boğuşuyorken şimdi kuşkulananlar başkalarıydı.
Kuranın âyetlerinin şimdi Mekkelileri uyardığı gibi onlar da gururlarında kendi yıkımlarının tohumlarının saklı olduğu konusunda uyarılmışlardı; bu uyarıyı reddettiklerinin delilleri de günümüzde güney Ürdün'de bulunan Nebāti kalıntılarındaki Petra nekropolisinde ve Sana yakınlarındaki büyük Marib barajının kalıntılarında herkesçe görülsün diye orada duruyordu.
Bir âyette, "Halbuki ondan önce, bir önder ve bir rahmet olarak Mûsa'nın kitabı var! Bu Kur'an da öncekileri tasdikleyen bir kitaptır. Zulmedenleri uyarsın, güzel davrananlara müjde olsun diye Arap dilindedir." deniliyordu.
Kapımızı kapatıp köşemize siniyoruz ve kontrolün bizde olduğunu sanıyoruz fakat kendimizden çok daha devasa bir güç tarafından şaşkınlığa uğratılmanın ne demek olduğundan habersiz yaşıyoruz.
Reklam
Hz. Muhammed tüm beklentilerin aksine kendisine bahşedilmiş olan sıradan beşerî mutluluğa basit bir şükretme için mi oradaydı yoksa üzerinde sanki bir şeylerin olmasını beklermiş gibi belirli bir dikkatlilik mi vardı? Bildiğimiz tek şey eğer orada aradığı sadece huzur idiyse o gece deneyimlediği olay huzur- dan başka her şeydi.
O gün meydandan ayrıldığında Kureyşlerin içinde garip bir biçimde muğlak olan konumunun daha da fazla farkına varmış olsa gerekti; yalnızca onlardan olmadığı için güvenilen fakat aynı zamanda liderlik konumunda olamayacağı için de onlardan biriydi ya da öyle sanıyordu.
Fakat paganizm tanrıtanımazlık demek değildi. Tam aksine, tanrıların sayısını fazlaca abartmak yani politeizm (çok tanrılık) demekti.
Onun hayatının tepe noktası şüphesiz Hira Dağında geçirdiği o bir gecedir. Müslümanların "Kadir Gecesi' olarak adlandırdığı ve birçok insanın da onun kaderine adım attığını düşündüğü an o gecedir.
Hatice, onu o olduğu için sevmişti, daha sonra olduğu kişilik için değil ve sonraki yıllarda da Hz. Muhammed karısının sesini hatırlatan her seste acı çekmiş ve onu asla unutamamıştı.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.