Eminönüne gidip kuşlara yem atmak istedik, kaldırım çalışması varmış. Mısır
Çarşısına girdik, nasıl bir kalabalığın içine düştüysek çıkana kadar birbirimizi kaybettik. Ben Japon turist kafilesinin ortasında kalıp Tahtakale'ye kadar çıktım. "Arkadaş bi' saniye izin verin ama ya. Şöyle geçebilir miyim ablaam? Pardon... Şuradan ge... Siz Serdar Ortaç mısınız acaba?"
" 感じて感じですね、わかりますw私が一番"
"Ben ama hiç anlamıyorum ki sizi? Neredesin Leylaaa? Ah be İsmail Abi bizi soktuğun şu duruma bak. Ne işim var arkadaş benim Tahtakale'de? Bu telefonlar ne kadar
dayı? Kaçak diyil di mi?"
Leylâaaa!.. Bilmelisin ki bu tekkede benim bütün yangınlarım senden idi ve onları söndürmeye gözlerim durmadan su akıttı. Sana varacak yolculuklarda aşkını yüklediğim mumdan gemilerim ateş denizlerine çakılıp kaldıkça durmadan ağladım, eridim... Can ipliğim yandı. Basımdaki alevler, kenti tutuşturmaya hep yeniden yangınlar çıkardı Leylâaa!..
Ah Leylâ! Yokluğunda bunca acıya katlanmalı mıydım? Efendim Fuzulî sırrını korumak uğruna bunca acıyı yüklenmemi ister miydi? Ben, ölümsüz aşkı uğruna hayatını ortaya koymuş bir âşık iken altın ve bilim neyime idi?!.. Seni çok özlüyorum Leylâaa! Nerelerdesin sevgilim?!..
Ben, Amiroğulları'ndan Mülevvah'ın, kaderi hazin yazılmış şehzadesi Mecnûn. Efendim Fuzulî'nin kölesi; onun kitabında yaşıyorum. Ve sen, nerdesin Leylâaa?!..
"..Aradaki tek fark,benim aşkımın gönlümden,O'nun aşkının aklından fışkırıyor olmasıydı..Benim aşkım insanı,O'nun aşkı dünyayı kurtarmak üzere büyümüştü içimizde..Benim için en gerçek şey Leylâ..Yazık kine ben Leylâ'yı bulabiliyorum..
Leylâaa!.."
"Ben, Amiroğulları'ndan Mülevvah'ın, kaderi hazin yazılmış şehzadesi Mecnûn. Efendim Fuzulî'nin kölesi; onun kitabında yaşıyorum. Ve sen, nerdesin Leylâaa?!.."
Dünya gözümden siliniyor, hayat çevremde bulanıklaşıyor, varlık kendini yok ediyor, bilinç göklere kanatlanıyordu. "Leylaaa!" diye haykırdım ve gözümde kalan son nakış Leyla'nın kara gözlerinde gördüğüm suretimdi...