İnsanlar yaşlanıyordu, bunun ayrıcalığı yoktu ama yaşlanan insanların bir kısmı olgunlaşmış olarak, bir kısmı ise olgunlaşmadan ölüyordu. Bunun püf noktası ise bir insanın “Nasıl görünüyorum?” sorusundan, “Nasıl görüyorum?” aşamasına geçmesiydi.
İnsanlar yaşlanıyordu, bunun ayrıcalığı yoktu ama yaşlanan insanların bir kısmı olgunlaşmış olarak bir kısmı ise olgunlaşmadan ölüyordu. Bunun püf noktası ise bir insanın "Nasıl görünüyorum?" sorusundan, "Nasıl görüyorum?" aşamasına geçmesiydi.
“Vapurda, trende, tramvayda, tünelde hülasa bütün nakil vasıtalarında yanınıza rastlayan bayanı öyle yiyecek gibi süzmeyiniz. O bir moda mankeni değildir ki üstünü başını seyredesiniz.”
Bunca kan dökülmesi hep mal mülk yüzündendi. Hem bu iş Türk, Bulgar, Sırp, Rum, Ermeni, Kürt, Yahudi, Çerkez, Laz da tanımıyordu. Kimi evinden çıkarılmış, kimi başkasının evine konmuştu. Milyonlarca ailenin dramıydı bu.
İnsanlar yaşlanıyordu, bunun ayrıcalığı yoktu ama yaşlanan insanların bir kısmı olgunlaşmış olarak, bir kısmı ise olgunlaşmadan ölüyordu. Bunun püf noktası ise bir insanın “Nasıl görünüyorum?” sorusundan, “Nasıl görüyorum?” aşamasına geçmesiydi.
Çocukluğundan beri sert bir dünya içinde yetişmiş ve böyle duygusallık gösterilerini zayıflık olarak görmüştü. Ailesi içindeki sert ilişkilerin ona öğrettiği şey, dünyanın bir savaş alanı olduğuydu.