Sence halkın ezici çoğunluğu hakikatin ne olduğuna aldırıyor mu? Umurlarında bile değil! Sadece rahat bırakılmak ve hayal güçlerinin besleyecek masallarla kandırılmak istiyorlar. Peki ya adalet? Şahsi ihtiyaçları karşılandığı müddetçe onlar için bu kavramın da zerre kadar ehemmiyeti yok.
Yapabileceğiniz en büyük fedakârlık; bir şey uğruna yaşamak, onun benliğinizi tüketmesine ve sizi hiç tanımadığınız bir hale dönüştürmesine izin vermekti. Ölüm unutulurdu; yaşamak ise mutlak olan şeydi, var olan en sert gerçekti.
Uzun zamandır bu kadar keyifle okuduğum bir kitap olamamıştı. Bitmesin diye yavaş yavaş okumaya özen gösterdim. Gulyabani; olayların akıcılığıyla, cinli perili korku ögelerinin işlenişiyle, bilmece ve tekerlemelerle, etkileyici masalsı ve mizahi anlatım tarzıyla olduça merak uyandırıcıydı. Olaylar, Muhsine adındaki genç yaşta dul kalmış bir kızın tanıdık vasıtasıyla bir köşke hizmetçi olarak işe girmesiyle başlıyor. Fakat bu köşk cinlerin, perilerin, gulyanilerin ele geçirdiği çalışanların onlara hizmet ettiği esrarengiz bir yer. Haliyle roman başına geleceklerden habersiz işe başlayan Muhsine'nin ağzından yazılmış. Ayrıca halkın batıl inançlarına ve yersiz korkularına, toplumun körü körüne inandığı hurafelere değinilmiş. Her şeyiyle çok sevdim, kesinlikle Hüseyin Rahmi'nin diğer romanlarına da göz atacağım.
GulyabaniHüseyin Rahmi Gürpınar · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201910,6bin okunma