Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

elif

elif
@lucenth
intp 𖤐
Lise 3. Sınıf
38 okur puanı
Kasım 2022 tarihinde katıldı
Bıkkınlıkla, perişanlıkla ve ölümle dolup taşıyordu, onu cezbedecek, onu sevindirip avutacak hiçbir şey dünyada yoktu artık. Bundan böyle kendi kendisiyle hiçbir alıp vereceği olmamasını, huzura kavuşmayı, ölüp gitmeyi yürekten arzuluyordu
Reklam
Düşünde gördüğü şakıyan kuş ölmüştü artık. Gönlündeki kuş ölmüştü.
İçinde öyle bir his vardı ki, yaşamını değersizlik ve anlamsızlıkla geçirmişti; elinde canlı bir şey, şöyle hoşa gidecek ya da alıkonulmaya değer bir şey kalmamıştı. Nehir kıyısında, deniz kazası geçirmiş biri gibi yalnızlık içinde, eli boş durup duruyordu.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Fazla yiyip içmiş biri nasıl sancılar içinde kıvranarak midesindekileri kusup çıkarır, kusmanın sağladığı hafiflemeyle rahatlık hissederse, bir türlü uyku tutmayan Siddhartha da olağanüstü bir tiksinti dalgasının etkisiyle bütün bu hazlardan, bu alışkanlıklardan, bütün bu anlamsız yaşamdan ve kendi kendisinden sıyrılma isteği duydu.
Uyumaya çalışmışsa da uzun süre uyuyamamıştı, yüreği dayanılamayacak kadar perışanlıkla dolu, tiksintiyle doluydu. Tiksinti, tıpkı şarabın ılık ve iğrenç kokusu gibi, aşırı derecede tatlı ve aşırı derece kof müzik gibi, dansçıların aşırı derecede yumuşak gülümsemeleri, saçları ve göğüslerinin aşırı derecede bayıltıcı kokusu gibi iliklerine kadar işlemişti. Ama bütün bunlardan çok kendinden tiksiniyordu Siddhartha, kendi güzel kokulu saçlarından, kendi ağzının şarap kokusundan, cildindeki peltemsi yorgunluktan ve keyifsizlikten.
Reklam
Kamala'nın güzel yüzünde yorgunluk okunuyordu, mutlu bir hedefe ulaşmayan uzun bir yolda yürümenin verdiği yorgunluktu bu.
Dünya onu avucunun içine almış, zevk, şehvet, mis kinlik ve nihayet kötü huyların her zaman en aptalcası olduğunu düşünüp hepsinden çok küçümsediği ve alay ettiği açgözlülük onu ele geçirmişti.
Fark ettiği tek şey vardı, eskiden içinde uyanıp kendisine en güzel günlerinde izleyeceği yolu gösteren aydınlık ve güvenilir sesin susmuş olmasıydı.
Öyleyken bu insanlara imreniyor, onlata ne çok benzerse içindeki imrenme duygusu da o kadar büyüyordu. Onlarda bulunup kendisinde eksik olan bir şey vardı, bu yüzden imreniyordu onlara, bu insanların hayatlarına verdikleri öneme, sevinç ve korkuları coşkuyla yaşamalarına, o bitip tükenmeyen sevdalanmalarındaki ürkek, ama tatlı mutluluğa imreniyordu
Yavaş yavaş, can çekişen bir ağaç gövdesine rutubetin yavaş yavaş sızması, onu doldurup çürütmesi gibi, dünya ve miskinlik de Siddhartha'nın ruhuna yavaş yavaş sızmış, onu doldurup ağırlaştırmış, onu yorgun düşürmüş, onu gözünden uyku akar duruma sokmuştu. Ama buna karşılık duyuları bir dirimsellik kazanmış, pek çok şey öğrenmiş, pek çok şey görüp yaşamıştı.
Reklam
Bizim gibiler belki sevemez. Çocuk insanlar yapabilir bunu; bu, onların gizidir
İnsanların büyük çoğunluğu Kamala, düşen yaprak gibidir, kapılıp gider rüzgarın önüne, havada süzülür, dönüp durur, sağa sola yalpalar vurarak iner yere. Pek az kişi de vardır, yıldızlara benzer, belli bir yörüngede ilerler durur, hiçbir rüzgar varamaz yanlarına, kendi yasalarını ve izleyecekleri yolu kendi içlerinde taşırlar. 𖤐
"İçinde dingin bir yer, sığınılacak bir yer var, ne zaman istersen benim gibi oraya çekilebilir, kendini kendi evinde hissedebilirsin. Pek az insanda vardır bu, oysa herkes buna sahip olabilir."
Böyle düşünceler karşısında birkaç kez irkildi Siddhartha, günlük yaşamın bütün o çocuksu uğraşlarına ben de kendimi vererek bütün kalbimle katılsam, ben de gerçekten yaşasam, gerçekten bir şeyler yapsam, gerçekten yaşayıp hayattan keyif alsam, böyle bir seyirci gibi hayatın yanı başında durup dikilmesem, diye geçirdi içinden.
Bazen yüreğinin derinliklerinden can çekişen hafif bir ses geliyordu kulağına, ses öyle hafiften yankılanıyordu ki, Siddhartha zor işitebiliyordu. Her defasında garip bir ömür sürdürdüğünü, tümü de yalnızca oyun olan pek çok şey yaptığını, neşe ve bazen haz içinde vakit geçirmesine karşın gerçek hayatın ona hiç dokunmaksızın yanı başından akıp gittiğini düşünüyor, bir saat kadar bunun bilinci içinde yaşıyordu. Bir top oyuncusu nasıl toplarla oynarsa o da işleriyle ve çevresindeki insanlarla oynuyor, bu insanları seyrediyor, onlarla eğleniyordu; gelgelelim, bütün yüreğiyle ve varlığının derinliklerinden kaynayan pınarla işin içinde değildi. Söz konusu pınar, adeta kendisinden uzak bir yerlerde akıp gidiyor,göze görünmeden boyuna sürdürüyordu akışını, onun yaşamıyla hiçbir alıp vereceği kalmamıştı.
380 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.