Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

elif

elif
@lucenth
intp 𖤐
Lise 3. Sınıf
38 okur puanı
Kasım 2022 tarihinde katıldı
İşte yine, diye geçirdi içinden, bütün bu ölümlü şeyler elimden uçup gittiğine göre, işte yine küçük bir çocukken olduğu gibi güneşin altında duruyorum, hiçbir şey benim değil, herhangi bir beceriden, maharetten yoksunum, henüz öğrendiğim hiçbir şey yok. Ne şaşılacak şey!
Reklam
Öte yandan öyle geliyordu ki, hiçbir şeyi ve hiç kimseyi sevemeyişiydi onu daha önce hasta yapan.
"Ya şimdi, Siddhartha, şimdi nasıl birisin peki?" "Bilmiyorum. Ben de senin gibi bilmiyorum bunu. Yollara düştüm. Varlıklı biriydim ama artık değilim; yarın nasıl biri olurum, bilemeyeceğim

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Kıyıda ırmağın üzerine sarkmış bir ağaç duruyordu, bir hindistancevizi ağacı. Ağacın gövdesine yasladı omzunu, aşağıda akıp giden yeşil suya dikti gözlerini, baktı, baktı, kendini koyuverip suya gömülmek isteği tümüyle içini sardı ansızın. Tüyler ürpertici bir boşluğun sudan kendisine baktığını gördü, ruhundaki boşluğun bir yansımasıydı bu.
Nereye gidecek, hangi amaca ulaşmaya çalışacaktı? Hayır, amaç falan kalmamıştı artık, acıyla karışık derin bir özlem vardı sadece... Silkinip bütün bu berbat düşü üzerinden atmak, bu tatsız şarabı tükürüp atmak içinden, bu içler acısı, bu yüz karası hayata bir son vermek.
Reklam
Bir şarap, bir zehir olsaydı da, onu hiçbir şey duyup hissetmez duruma soksaydı, her şeyi unuttursaydı ona, uyusa ve bir daha uyanmasaydı! Başka bir pislik kalmış mıydı kendini pisletmediği, bir günah kalmış mıydı işlemediği, bir budalalık kalmış mıydı baş vurmadığı, ruhunu ıssız çöle çeviren bir adım kalmış mıydı atmadığı?
Bıkkınlıkla, perişanlıkla ve ölümle dolup taşıyordu, onu cezbedecek, onu sevindirip avutacak hiçbir şey dünyada yoktu artık. Bundan böyle kendi kendisiyle hiçbir alıp vereceği olmamasını, huzura kavuşmayı, ölüp gitmeyi yürekten arzuluyordu
Düşünde gördüğü şakıyan kuş ölmüştü artık. Gönlündeki kuş ölmüştü.
İçinde öyle bir his vardı ki, yaşamını değersizlik ve anlamsızlıkla geçirmişti; elinde canlı bir şey, şöyle hoşa gidecek ya da alıkonulmaya değer bir şey kalmamıştı. Nehir kıyısında, deniz kazası geçirmiş biri gibi yalnızlık içinde, eli boş durup duruyordu.
Fazla yiyip içmiş biri nasıl sancılar içinde kıvranarak midesindekileri kusup çıkarır, kusmanın sağladığı hafiflemeyle rahatlık hissederse, bir türlü uyku tutmayan Siddhartha da olağanüstü bir tiksinti dalgasının etkisiyle bütün bu hazlardan, bu alışkanlıklardan, bütün bu anlamsız yaşamdan ve kendi kendisinden sıyrılma isteği duydu.
Reklam
Uyumaya çalışmışsa da uzun süre uyuyamamıştı, yüreği dayanılamayacak kadar perışanlıkla dolu, tiksintiyle doluydu. Tiksinti, tıpkı şarabın ılık ve iğrenç kokusu gibi, aşırı derecede tatlı ve aşırı derece kof müzik gibi, dansçıların aşırı derecede yumuşak gülümsemeleri, saçları ve göğüslerinin aşırı derecede bayıltıcı kokusu gibi iliklerine kadar işlemişti. Ama bütün bunlardan çok kendinden tiksiniyordu Siddhartha, kendi güzel kokulu saçlarından, kendi ağzının şarap kokusundan, cildindeki peltemsi yorgunluktan ve keyifsizlikten.
Kamala'nın güzel yüzünde yorgunluk okunuyordu, mutlu bir hedefe ulaşmayan uzun bir yolda yürümenin verdiği yorgunluktu bu.
Dünya onu avucunun içine almış, zevk, şehvet, mis kinlik ve nihayet kötü huyların her zaman en aptalcası olduğunu düşünüp hepsinden çok küçümsediği ve alay ettiği açgözlülük onu ele geçirmişti.
Fark ettiği tek şey vardı, eskiden içinde uyanıp kendisine en güzel günlerinde izleyeceği yolu gösteren aydınlık ve güvenilir sesin susmuş olmasıydı.
Öyleyken bu insanlara imreniyor, onlata ne çok benzerse içindeki imrenme duygusu da o kadar büyüyordu. Onlarda bulunup kendisinde eksik olan bir şey vardı, bu yüzden imreniyordu onlara, bu insanların hayatlarına verdikleri öneme, sevinç ve korkuları coşkuyla yaşamalarına, o bitip tükenmeyen sevdalanmalarındaki ürkek, ama tatlı mutluluğa imreniyordu
459 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.