Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Mebruke Hanım'ın İctihadı Seyfi Beyin refikası Mebruke Hanım diyor ki, -Bütün genç kızlarımız biraz fazla tahsil ve terbiye gördükten sonra validelerini beğenmiyorlar. Onları adi görüyorlar. Ben buna çok kızarım. Bence valideler, kızlarını kendi seviyelerinden fazlaya çıkacak mertebede tahsile devam ettirmemelidirler. Varsınlar cahil kalsınlar... - Dedim ki, Hanımefendi! Bu pek tabiidir. Yüksek seviyede olan, kendi seviyesinden irfanen dûn olanı beğenmez. Fakat bu hal haddizatında şayan-ı takdir ve teşvik görülmek lazım gelmez mi? Her yeni yetişen kendinden eskisini beğenmeyecek kadar yükselirse, o zaman, ancak o zaman ensal-i atiye yekdiğerinden kademe kademe yüksek seviyede bir silsile-i aliye vücuda getirebilir ki, terakki-i beşerin gayesi de budur. Onun için genç kızlarımızı ve genç erkeklerimizi fikren, ilmen maziye bağlı bırakmak, muayyen bir geri hududunun ilerisine geçmesine mümanaat fikrini tercih etmeyelim ve nazar-ı dikkat ve infialinizi mucip olan bunlar yalnız bizde değil, her millette böyledir.
Reklam
'Cumhuriyet rejimi demek demokrasi sistemi ile devlet şekli demektir. Biz cumhuriyeti kurduk, o on yaşını doldururken demokrasinin bütün icaplarını sırası geldikçe tatbikata koymalıdır. Kadın haklarını tanımak da bunun bir icabı olacaktır. Müsterih olunuz.''
Doktor gıda meselesini tayin ederken ekmek mevzuubahis oldu. -Tabi beraberinizde un getirdiniz... dedi. -Hayır, dedim. -O halde, burada ekmek bulamayacaksınız. Çünkü burada yalnız yerlileri hükumet iaşe etmek mecburiyetindedir. Ecanibi değil. -Öyle ise doktor, benim burada oturmaklığıma imkan yoktur. Hemen yarın memleketime avdet edeyim. Bizim memleketimizde ecanib yerlilerden daha çok istihlakatta bulunmaktadır. Ben de hükumetim nezdinde ecanibe ekmek verilmesine mümanaati edeyim. Neticede doktor bizzat un veya ekmek bulmayı deruhte etti.
6 temmuz 1918 cumartesi Saat 8'e yakın otele geldim, yemek yedik. Badehû iç salonda saat 10.30'a kadar konuştuk. Ondan sonra eve geldim. Saat 12'ye kadar kitap okudum. Sonra yattım, uykum kaçtı. Tekrar yatağın içinde doğruldum. Bir sigara içtim. Tekrar yattım. Yine uyuyamadım. Tekrar bir sigara içtim. Saate bililtizam bakmıyordum. En nihayet uyumuşum.
O zaman yine M. Prévaurt'un yazılarından bir cümle hatırıma geldi, söyledim. - Le mariage est une chose, I'amour est une autre chose, (Evlenme bir şeydir, aşk başka bir şeydir)
Reklam
Tahsin vaziyeti benim ihata ettiğim derecede kavrayamıyordu. Halbuki Tahsin İstanbul'a giderse, komite tarafından idam edileceğine hüküm veriyordum. Çünkü yeni teşekkül etmiş olan bu komite teşkilatında ciddiyet ve nizamnamenin meriyetinde şiddet iltizam etmek isteyecektir.
Saygıyla
İstiklal Savaşı'ndan sonra (1920-1922) yeni bir devlet şekli olan cumhuriyetin (1923) kurucusu Mustafa Kemal, memleketin kalkınması için Türk inkılabının önderi olmuştu
Mustafa Kemal 8 Ağustos 1915'te Anafartalar Grubu Kumandanı oluyor. İşte bu savaşlar esnasında bir gün subaylar ve askerler arasında şu havadis yayılıyor: ''Düşmanlar zehirli gaz kullanacakmış.'' 1. Cihan Savaşı'nda bu en korkunç maneviyat bozucu bir haber niteliğindedir. Mustafa Kemal diyor ki: ''Ben düşündüm, buna karşı koyacak herhangi bir tedbire ve vasıtaya o zaman Türk ordusu malik değildi. Derhal şu fikri ileri sürdüm. Düşman zehirli gazı kullansa da bize tesir etmez, çünkü onlar deniz kenarındaki düzlük ovada, biz ise daha yükseklerdeyiz. Bu haber ordu birlikleri arasında yayıldı. Hakikaten düşman ufak bir deneme yaptı ise de, o sırada rüzgâr istikametinin değişmesi de bize yardım ederek, bu gaz belasından kurtulmuş olduk, böylece de erlerimizin maneviyatı, bize inançları kuvvetlendi.''
Atatürk bütün askeri ve siyasi hayatında sorumluluk duygusuna çok önem vermiştir. Bu yazılarında da şöyle bir fikri ileri sürüyor: ''Bazı kumandanlarca sorumluluk yükünü başkalarına yükletmek cihetlerine sapılmaya başlandığı fikrine bile düşüldü. Hakikaten sorumluluk yükü her şeyden, ölümden de ağırdır.''
233 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.