Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
tek yanlış sözü yok
"İnsan hayatında büyük bir muvaffakiyet kazanabilir, fakat yalnız onunla övünerek kalmak isterse, o muvaffakiyet de unutulmaya mahkûmdur. Onun için çalışmak ve daima muvaffakiyet aramak, herkes için esas olmalıdır.''
"İnsanlığın ilerlemesi ancak birbirinden kademe kademe yüksek seviyeye çıkmasıyla mümkündür”
Reklam
Ümitsiz durumlar yoktur, ümitsiz insanlar vardır
Hiçbir zaman ümitsiz olmayacağız, çalışacağız, memleketi kurtaracağız! Bizi öldürmek değil, canlı mezara atmak istiyorlar. Şimdi çukurun kenarındayız. Son bir cesaret belki bizi kurtarabilir; zaten başka türlü de dönüş imkanı yoktur!…
Ahlâk her toplumsal grubun anlayışına göre başka anlam, başka durum, başka renk, başka amaç gösteriyor gibidir.
Doktor gıda sorununu düzenlerken ekmek konusundan da söz edildi. —Beraberinizde un getirdiniz mi? dedi. —Hayır, dedim. —O halde burada ekmek bulamayacaksınız çünkü hükumet yalnız yerlileri doyurmakla zorunludur, yabancıları değil. —Öyle ise doktor, benim burada oturmaklığıma imkan yoktur. Hemen yarın memleketime döneyim. Bizim memleketimizde yabancılar yerlilerden daha çok harcamada bulunmaktadır. Ben de hükumetim katında yabancılara ekmek verilmesine engel olunmasını önereyim. Doktor Vermerr bu sözlerden sonra ekmek sorununun halledilmesi için gerekli kolaylığı sağlayacağını söyledi.
Antimuhafazakar
Sürekli değişikliklere mahkûm olan bu kâinatta bir şeyi olduğu gibi korumak nasıl mümkün olur?
Reklam
''Savaşta kuvvetten ziyade, kuvveti amaca uygun sevk ve idare etmenin önemli olduğudur'' Mustafa Kemal Atatürk
Mebruke Hanım diyor ki, -Bütün genç kızlarımız biraz fazla tahsil ve terbiye gördükten sonra validelerini beğenmiyorlar. Onları adi görüyorlar. Ben buna çok kızarım. Bence valideler, kızlarını kendi seviyelerinden fazlaya çıkacak mertebede tahsile devam ettirmemelidirler. Varsınlar cahil kalsınlar... - Dedim ki, Hanımefendi! Bu pek tabiidir. Yüksek seviyede olan, kendi seviyesinden irfanen dûn olanı beğenmez. Fakat bu hal haddizatında şayan-ı takdir ve teşvik görülmek lazım gelmez mi? Her yeni yetişen kendinden eskisini beğenmeyecek kadar yükselirse, o zaman, ancak o zaman ensal-i atiye yekdiğerinden kademe kademe yüksek seviyede bir silsile-i aliye vücuda getirebilir ki, terakki-i beşerin gayesi de budur. Onun için genç kızlarımızı ve genç erkeklerimizi fikren, ilmen maziye bağlı bırakmak, muayyen bir geri hududunun ilerisine geçmesine mümanaat fikrini tercih etmeyelim ve nazar-ı dikkat ve infialinizi mucip olan bunlar yalnız bizde değil, her millette böyledir.
Mebruke Hanım'ın İctihadı Seyfi Beyin refikası Mebruke Hanım diyor ki, -Bütün genç kızlarımız biraz fazla tahsil ve terbiye gördükten sonra validelerini beğenmiyorlar. Onları adi görüyorlar. Ben buna çok kızarım. Bence valideler, kızlarını kendi seviyelerinden fazlaya çıkacak mertebede tahsile devam ettirmemelidirler. Varsınlar cahil kalsınlar... - Dedim ki, Hanımefendi! Bu pek tabiidir. Yüksek seviyede olan, kendi seviyesinden irfanen dûn olanı beğenmez. Fakat bu hal haddizatında şayan-ı takdir ve teşvik görülmek lazım gelmez mi? Her yeni yetişen kendinden eskisini beğenmeyecek kadar yükselirse, o zaman, ancak o zaman ensal-i atiye yekdiğerinden kademe kademe yüksek seviyede bir silsile-i aliye vücuda getirebilir ki, terakki-i beşerin gayesi de budur. Onun için genç kızlarımızı ve genç erkeklerimizi fikren, ilmen maziye bağlı bırakmak, muayyen bir geri hududunun ilerisine geçmesine mümanaat fikrini tercih etmeyelim ve nazar-ı dikkat ve infialinizi mucip olan bunlar yalnız bizde değil, her millette böyledir.
Reklam
Doktor gıda meselesini tayin ederken ekmek mevzuubahis oldu. -Tabi beraberinizde un getirdiniz... dedi. -Hayır, dedim. -O halde, burada ekmek bulamayacaksınız. Çünkü burada yalnız yerlileri hükumet iaşe etmek mecburiyetindedir. Ecanibi değil. -Öyle ise doktor, benim burada oturmaklığıma imkan yoktur. Hemen yarın memleketime avdet edeyim. Bizim memleketimizde ecanib yerlilerden daha çok istihlakatta bulunmaktadır. Ben de hükumetim nezdinde ecanibe ekmek verilmesine mümanaati edeyim. Neticede doktor bizzat un veya ekmek bulmayı deruhte etti.
Velhasıl netice: Bu kadın meselesinde cesur olalım. Vesveseyi bırakalım... Açılsınlar onların dimağlarını ciddi ulûm ve fünûn ile tezyin edelim. İffeti, fenni sıhhi surette izah edelim. Şeref ve haysiyet sahibi olmalarına birinci derecede ehemmiyet verelim. Sonra şahsi irtibata gelince, tabiat ve ahlakımıza muvafık karı arayalım ve onunla şurût-i izdivaciyemizi açık ve kati kararlaştıralım. Ona, riayette kusur edince, onun icabatını yapalım. Kadın da böyle hareket etsin!.. *** 7 Temmuz 1918 Pazar
Mustafa Kemal'in ilk Siyasi Belgesi...( Hareket Ordusu Komutanı)
''Millet mebuslarının ve bu muhterem mebusların şayan-ı itimad (güven) görüp intihab (seçme) ettikleri heyet-i vükelânın hayatları ve Kanun-ı Esasi'nin kendilerine bahşettiği hukuku ve nüfuz ve selahiyetleri tamamıyla ve Kemaliyle temin ve sükûn ve sürûr-ı umumi (sevinci) , kat'iyyen istihsal (elde etme) edilecektir.'' Bu bildirideki siyasi fikirlerde, meşrutiyeti yeniden ilan ettirmekte ve anayasayı kabul ettirmekte öncü olan İttihat ve Terakki Cemiyeti ile bir kısım ordu mensuplarının hareketleri, millete dolayısıyla demokratik esaslara dayatılmak istenmektedir. Anayasının (Kanun-ı Esasi) üzerinde başka bir kuvvetin olamayacağı görüşüyle de monarşik ve müstebid idareye dolaylı da olsa, bir imada bulunulmaktadır. Bu yazı Mustafa Kemal'in, ilk siyasi belgesi olup, üslup ve fikir bakımından geleceğin ifadelerini taşır.
233 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.