Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Ümitsizlikle ne yaparlar? Ümitsizlik ölümün ikiz kardeşidir. Dünyadan bir şey istediğim yok. Sadece boğazıma dayadığı bıçağı çeksin. Ben bir rehineydim. Yirmi beş senedir ellerinde bir rehineydim. Ümitsizlik beni salıverdi. Ümitsizliğimi duyurmaktan başka ne geri getirebilir ümidimi?
İntihar saldırısından kaçındığımızda, bize ödlek diyorlar. İntihar giriştiğimizde de, bize barbar diyorlar. Barışa davet ettiğimizde, bize yalancı ve dolandırıcı diyorlar. Savaşa çağrı yaptığımızda da, bize vahşi diye hitap ediyorlar. Biz katil miyiz? Kim kimi öldürdü ki? Bu soruyu soran oldu mu? Dünyanın belleğini kaybettiği doğru değil. Dünyanın istediğini yaparak belleğini iade etmemiz de mümkün değil. Dünya rahatına bakar, oynamak ister, içmek ister. — Dünyayı neden uyandırdın? — Bu benim sesim değil? Bu vücudumun yere düşmesinin sesiydi. — Niye sessiz ölmüyorsun?
Reklam
Cinayet her zaman suçtur. Nasıl olur da birden cinayet uygarlık binasının direği oluyor? Güçlü olan bu cinayeti işlerse mi? İsrail terör ve cinayette başka bir dayanağın üstüne mi kuruldu? Dünya böyle işte - toplu öldürmelerden çok hoşlanır, ama bireysel cinayetleri de bir o kadar kınar.
Günün ilerlemiş bir saatinde dünya âlem yatağından kalkar ve çalışma odasına geçer. Geceleri huzurla doluydu, rüyaları kesintisiz mutlulukla. Böyle uyur dünya... Böyle uyanır... Ve böyle unutur beni. Beni sadece iki durumda hatırlar: Ölmeyi denediğim zaman ve hayatı denediğim zaman. Bir çeyrek asırdır ölüyüm ben oysa. Ama artık bıktım ölü kalmaktan.
Batı medeniyetinin araç gereçleri hâlâ Asya insanının iradesiyle boğuşuyor. O sırada Asya toprağı ölüyor, Asya insanı ölüyor.
144 syf.
·
Puan vermedi
·
10 saatte okudu
Üzerine uzun uzadıya bir şey yazılmaya imkan vermeyen bir günce. Boğaz düğümleniyor, dudaklar kitleniyor, bakışlar bulanıklaşıyor ama duyguları kelimelere dökecek satırlardan eser yok. Şimdi artık orda neler yaşandığını biliyoruz da bunların kaç seneden beri, ne şekilde yaşandığının çok acı bir tarihi olmuş bu eser. Onları anlamak için geç kaldık, onların yanında durmak için çok geç kaldık. Bunca gecikmişliğin üstüne şimdi sadece seyircisi olmanın dehşeti var... Çocuk yaşta sürgün edilen yazar çocukluğunu karşısına alıp yaşadıklarının üstünden geçiyor. Neye uğradığını bile anlamadan nasıl topraksız kalınır, vatanında nasıl gurbette olunur onu gösteriyor bize. Topraklarını sattılar, vatanlarını terkettiler diyenler özellikle okusun. #234177171 Her açıdan okunmaya değer. Okunmalı. Daha da bir şey söyleyemiyorum.
Gazze İçin Sessizlik
Gazze İçin SessizlikMahmud Derviş · Özgür Yayınları · 200956 okunma
Reklam
Yeniden bir Yahudi şehrinin ismini yakıştırdılar Celil'e: Karmiel. Toprakları ellerinden alınan üç köyün sakinleri, protesto etmeye kalkıştılar. Etraflarını sarıp hapsettiler insanları ve işte Karmiel doğuverdi.
“Dükkânlar açtık, okul ve kilise bina ettik. Burada buluşan partilerle birlikte çok konuda tartışmalarımız olacak. Tarlaları süreceğiz, ekip biçeceğiz. O hayalimizdeki Yahudi köyü yaşayacak. Kim derdi ki o köy buradadır.? Hem kovduk onları hem de onların varisi olduk. Geldik, ateşe verip yaktık, yıktık, insanları sürgün ettik.” Bunları bir Arap yazmadı. Yirmi sene önce İsrailli bir yazarın kaleme aldığı nadir satırlardır bunlar. Vatan mefhumunun gerçeğini en doğru şekilde veriyor. Tarihe ve tarih hocana verilecek cevap bu. İsrail'in “vatanı” böyle oluşmuştur. Ne hakla, ne tarihle, ne de baskıdan kaçmak zoruyla. Sırf zulümle: Sürgün ettik ve varisleri olduk. Yaktık, yıktık, sürgün ettik. Ne var ki bu nadir itiraf, yalan propagandaların çıkardığı büyük gürültüsü içinde kayboluyor.
Lübnan'ın güneyinde hayatında ilk kez vatanın ne demek olduğunu anlıyorsun. Ellerinin arasından kayıp giden şeydir o, dönüşünü beklediğin. Bir iki sene sonra kaybolan o şeye döndüğünde ise, bir de bakarsın ki kaybolan sensin.
Ayın olmadığı bir gece evini mermiler delik deşik edip her yeri korkuya bürürken, bebeğini içinde sandığı kundağı kapıp bir teknenin içine atlamış. Bebeğinin yerine bir yastığı taşıdığını görünce aklını yitirmiş. Kaç çocuk yastığa dönüşmüş, kaç yastık çocuğa. Vatan ne midir? Bir ananın vatanı çocuğudur, bir çocuğun vatanı da anası. “Filistinliler topraklarını satıp göç ettiler.” Dost düşman herkes böyle söyler. Bazılarının dediği gibi Deyr Yasin bir Arap propagandası değildi. Silahsız bir halktan ölümü beklemek, vatan mefhumu için sağlıklı bir tanımlama değil. Buna ne savaş denir, ne de mücadele; bu bir kıyımdan başka bir şey değil. Şimdi Filistinlileri vatanlarını sattı diye suçlayanlar, o zaman orada kalmayı ihanet, savaşı eğlence, göçü de gezinti sayıyorlardı.
Reklam
..birçok arkadaşım ölmektedir bu günlerde.
— Hüzün nasıl sardı seni? — Cildimin hücrelerinden girerek. — Sevinç? — Sevinç, cehenneme gelen çocukların ağlamasından ve cennete giden savaşçıların ayakkabılarından gelir.
"En pis iş bile ayıp değil, pis bir vicdan ayıptır."
Lübnan'a giden Filistinliler bir veya iki sene sonra Filistin'e döndüklerinde vatandaşlık tanınmıyordu. Ama ne ibret ki, iki bin sene sonra Varşova'dan gelenlere hemen vatandaşlık hakkını tanıdılar!
Hangi durum daha acıdır? Başka bir ülkede mi, kendi ülkende mi sığınmacı olmak? İsrail gerçeğinin senin içinde yarattığı kahır duygusu işte bu soruyu sordurtuyordu sana.
554 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.