Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Herkes ‘en doğru’ yerden çıkmalı, yürümeye çalışmalıydı... ‘O resmi’, kendi çizgilerimizle yaşatmaya, resimlerimizin, çizgilerimizin arasında korumaya çalıştığımız ‘o resmi’, ben de bir yerlerde gizliyorum şimdi...
Yalanla gerçeğin dilendiğince tanımlanamadığı bir alandı bu. Neyin doğru, neyin yalan olduğunu bilemezdiniz bazı hayatları yaşamayı göze almadıkça. Neyin doğru, neyin yalan olduğunu bilemezdiniz... Yürekli olmak neydi, yüreklilik neydi bilemezdiniz...
Reklam
Yaşadıklarımızın, yaşamak zorunda kaldıklarımızın ardından hiçbir duygunun ‘eskisi gibi’ yaşanmayacağını, yaşanamayacağını ikimiz de biliyorduk oysa. Hiçbir konuşma, hiçbir sözcük, hiçbir bakış, hiçbir dokunuş eskisi gibi olamayacaktı artık... Hiçbir gece, hiçbir gündoğumu, hiçbir yaz akşamı eskisi gibi olamayacaktı...
Aynen güzelim:)
'Boş ver, kısmetten ziyade olmaz, zamanla her şey düzelir.’
Hayat, başkaları için, bambaşka görüntülerle yaşanıyordu, başkalarında bambaşka umutlarla yazılıyordu oysa. Yüzyıllar önce, nerede kaldığını artık bilemediğimiz, hepten yitirdiğimiz bir taş plakete, bilmediğimiz bir dilde yazılan o birkaç sözcük için de aynı duygular söz konusuydu belki. Yüzyıllardır hep aynı kapıyı, aynı evin kapısını mı çalıyorduk bu durumda?..
Birbirimize, birbirimize gereksinim duyduğumuzda, gereken adımları atabilirdik. Gülüşlerimizle, kim bilir, belki de bu yüzden bir hüznü yaşatmıştık. Yaşadıklarımızdan, birbirimize göstermeye çalıştıklarımızdan çok, kendimize inanmaya çalışıyorduk.
Reklam
Bu zaman, içinde, derinliklerimizde, sevginin çok ötesinde, adını hâlâ koyamadığım, koyma yürekliliğini gösteremediğim bir şeyleri barındırıyor.
Sonuçta herkes hak ettiği yeri yaşıyordu...
Kimi konuşmalar, siz o yolda ilerledikçe, ilerlemeyi göze aldıkça sizin için gerçek yerlerini buluyor çünkü. Kimi konuşmalar, zamanla yalnızca sizin için yaşıyor, yaşanabilirlik kazanıyor... Kimi konuşmalar, zamanla yalnızca sizin için yaşanabilirlik kazanıyor... Bu büyüye inanmak istiyorsunuz... Kendinizi bu büyüye tüm benliğinizle teslim etmek istiyorsunuz. Bu büyüde büyümek istiyorsunuz...
Zamana bir kez daha ihtiyacımız vardı. O ilişkileri, o umutlarla, o küçük savaşlarla boşuna taşımamıştık ya. Zamana, yara almadan anlayamayacağımız, bize, günü geldiğinde, kimi dokunuşların ne kadar önemli olduğunu gösterecek, bir başka deyişle de içimizde inancı, kendimize inancımızı yaşatmamızı sağlayacak o zamana ihtiyacımız vardı...
Reklam
Baharlar bana ayrılıkları hatırlatır.
Bazı anların, sizi yaşadığınız ya da hep yaşamak istediğiniz insanı hiçbir zaman kurtulamayacağınız bir hikâyeye sürüklediğini, sürükleyeceğini hissedersiniz zaman zaman. Kendinizden, tüm hayallerinize karşın kurtulamayacağınızı biraz daha çok hissettiğiniz anlardır biraz da bunlar. Susarsınız, sadece susmak istersiniz. Susarsınız... Bir yerlerde gizledikleriniz, gizlemeye hani nerdeyse mecbur kaldıklarınız vardır çünkü.
Bu benim intikamım... Bana verilenlerle verilmeyenlerden, bana armağan edilenlerle, benden esirgenenlerden intikamım... Bu benim her farklı bedende yavaş yavaş ölümüm kadar, yavaş yavaş dirilişim.
Kimi insanlarda, kimi zamanlarımızı kurtarmak için, yalnızca görmek istediklerimizi görürdük.
Adı konmayan, konamayan bir rahatsızlık vardı. Onun rahatsızlığı, bir odada, bir anahtar deliğinden izlendiğinin farkına varan bir insanın, benimkiyse, anahtar deliğinden bakan gözün sahibi olarak, hiç görülmediği halde, fark edildiğini fark eden bir insanın rahatsızlığıydı.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.