Türk egemenligi demek...Muhammed dininin birleştirdiği yıkılmaz, parçalanmaz büyük bir topluluk demekti. Yer yüzünde muezzinlerin müminleri namaza çağırdıkları bütün yerleri içine alan topraklar demekti.
Bugünkü kuşaklar daha çok hayatla değil de, hayat üzerine görüşleriyle meşguldü. Bu anlaşılmaz saçma bir şeydi ama böyle idi. Onun için de hayat değerini kaybediyor... kelimelerle harcanıp gidiyordu.
Eskide de para vardı,zengin olanlarda. Yalnız bu kimseler azdı ve zenginliklerini, engerek yılanının ayaklarını gizlediği gibi gizlerlerdi. Onlar yalnız soyluluklarıyla övünür, onu bir güç ve savunma vasıtası gibi taşır ve kullanırlardı. Bu hem kendileri, hem de etrafındakiler için ağır bir yüktü. Şimdi ise zenginlik ya da zenginlik denilen şey, geneldi. Çoğu zaman da kişisel zevk ve eğlence biçiminde kendini gösteriyordu. İşte onun içindir ki, onun pırıltısını ve kıpırtısını herkes görebiliyordu... Geriye kalan her şey de böyle idi. O zamana kadar gizli kapaklı yollarla tadılan zevkler, şimdi açıkça satın alınabiliyordu. Ve bu... onların çekicilik gücünü de, onları arayanların sayısını da çoğaltıyordu.
Mutsuz insanların felaketi bundan ileri gelir. Parlak ve erişilmez olan şeyler bir an için onlara kolayca erişilecekmiş gibi görünür ve bu istek bir kere içlerine yerleşti mi her şeye rağmen ona el uzatanlara getirecekleri felaketlerle tekrar erişilmez bir hale gelir.
Ama kimi zaman insanın başından öyle karmaşık, öyle acı şeyler geçer ki, onda şeytanın parmağı olduğuna inanmamak güç olur. Çünkü ancak bu biçimde ona bir anlam verilebilir, katlanılır bir hale sokulabilir.
Tabiat kanunlarına göre insanlar daima bütün yeniliklere karşı gelirler. Ama bu uzun sürmez. Çünkü önemli olan, hayatın aldığı biçim değil, hayatın kendisidir.
Unutmak, her acıyı siler, arkada bırakırdı. Şarkı söylemekse, unutmak için en güzel çareydi. Çünkü insan şarkı söylerken daima sevdiği şeyleri düşünür.