On dört gün daha burada kalmak zorundayım, sonra **deki maden ocaklarını ziyaret etmek istediğime, kendimi kandırdım;
aslında bunda bir şey yok, yalnızca Lotte'ye daha yakın olmak istiyorum, hepsi bu kadar.
Ve kendi kalbime gülüyorum - ve onun isteğini yapıyorum.
Ahmaklar, işin sırada olmadığını, birinci sırada olanın aslında hiç de baş rolü oynamadığını görmüyorlar! Kimi kralın bakanı tarafından, kimi bakanın müsteşarı tarafından yönetildiği gibi! Kim öyleyse birinci? Kanımca, öbürlerini görmezden gelip, bütün gücünü ve tutkusunu, tasarılarının gerçekleşmesi için kullanacak kadar fazla kudreti ve kurnazlığı olan.
Gerçi, azizim, insanın başkalarını kendisiyle ölçmesinin saçmalığını her gün daha fazla farkediyorum. Ama kendimle öyle çok uğraşıyorum ve bu kalp öyle fırtınalı ki - ah, bırakıyorum başkaları kendi yollarında gitsinler, yeter ki onlar da beni kendi yolumda rahat bıraksınlar.
İnsanlar, kendilerini de, başkalarını da zora koşuyorlar;
ama , dedi, insan, dağı aşması gereken bir yolcu gibi yüksünüyor; elbette, dağ olmasa, yol çok daha rahat ve kısa olur; ama bir kere var, öyleyse aşmak gerek! -
Elbette, her şeyi kendimizle ve kendimizi de her şeyle karşılaştıran bir yapıya sahip olduğumuz için, mutluluk ve felâket de, birlikte olduğumuz şeylerdedir, bunda da yalnızlıktan daha tehlikeli bir şey yok.
Elini çekmek istedi, daha sıkı tuttum. - Yine kavuşacağız, diye seslendim, birbirimizi bulacağız, bütün kişiler içinde birbirimizi tanıyacağız. Ben gidiyorum, diye devam ettim, isteyerek gidiyorum, yine de ebediyen dersem, buna dayanamam.
Dualarım artık yalnız ona; hayalimde ondan başka bir şey görünmüyor ve etrafımdaki dünyada her şeyin ölçüsü o. Bu da bana mutlu saatler veriyor -kendimi ondan koparmak zorunda kalıncaya dek!
Tut kendini,belli etme kardeşim,
Görmeyeyim gözyaşını valide,
Ne dalarsın öyle güzel daktilo,
Beni rahat bırak küçük satıcı,
Ne gelir ki elimden sizin için?
Benim de dertlerim bitmez söylesem!
O kadar çok ki etrafta karanlık.
Herkesin gecesi kendine yeter.