Başarı eski dünyanın insanlarını öfkelendirir
Yıllar önce bir Amerika seyahatinin sonunda her zaman olduğu gibi yine New York’un Kennedy Havalimanı’ndan uçağa binmiş, İstanbul’a dönüyordum. Uçaktaki koltuk komşum yaşlı, iyi giyimli bir adamdı. Uçak belirli yüksekliğe ulaştıktan ve kemerlerimizi çözebileceğimiz duyurusu yapıldıktan sonra, hostesler
Değil mi cephemizin sinesinde iman bir;
Sevinme bir, acı bir, gaye aynı, vicdan bir;
Değil mi sinede birdir vuran yürek… yılmaz.!
Cihan yıkılsa, emin ol, bu cephe sarsılmaz...
[Mehmed Âkif Ersoy]
Rahmet ve minnetle...
Bursa cezaevinde Nâzım Hikmet, Orhan Kemal’le aynı koğuşta kalmaktadır. Koğuş masasının üzerinde Orhan Kemal’in (asıl adı ”Mehmet Raşit Öğütçü”) bir roman başlangıcını görür. Okur. Ayağında takunyalar koşarak avluya çıkar Nâzım Hikmet. Orhan Kemal’e soluk soluğa sorar, “Siz mi yazdınız bunu?” Orhan Kemal çekinerek, “Evet” der. Nâzım Hikmet büyük
Kalp alışır acı çekmelere
Can dayanmaz yeni sevmelere
Boşa kürek çek hep aynı
Bana sorun bi' kim haklı?
Şu yüreğim ne meraklı
Hiç sözümü dinlemiyor
Sorarım aşk durulur mu?
Acıyı sevmek olur mu?
İsmet Özel’in “Ceviz Kabuğu” programında yaptığı konuşmadan
Flash TV/ 10 Haziran 2005
Türkiye 1071’den sonra ikinci kez vatanlaştırılmış bir toprak parçasıdır. Bu topraklar iki kere vatan kılındı. Üçüncü kez vatan kılınma fırsatı da olmayacak.
*
Türkiye’de bir millet yaşıyor mu? Yaşıyorsa bu milletin bir milli ufku var mı?
*
1918 yılında, 1. Dünya Savaşı bittiği zaman, dünya sistemi dediğimiz
MEB'in Matematik, Felsefe ve Tarih'i seçmeli ders yapacağı yönünde iddialar dolaşıyor. Osmanlı'nın da aynı derin gafletten ileri gelen aynı ufuksuzluğu onun çöküşünü başlatmıştı. Yavuz'un Mısır'dan getirdiği Eşari mezhebine mensup bağnaz ulemanın etkisiyle Hanefi-Maturidi çizgi hızla terkedilmiş, bu zevat geldikten kısa süre sonra medreselerin