Toplumumuzun da, hayat algıları ve pratiklerini kökten değiştiren bu global sarsıntıdan nasibini aldığı, değişen güzellik anlayışının; insan, mekân, zaman, sanat, ilim, ölüm, hayat telakkilerindeki tahribatı üzerinden açıkça okunabilir. Bunun için etrafımıza şöyle bir bakmamız yeterlidir: Gökkubbenin eşsiz siluetini delip geçen gökdelenler, hayatların üzerine dikilen konutlar, aileyi bölen, aşkı örseleyen, şiddeti körükleyen, zamanı ve anlamı parçalayan diziler, “dolduruş”a getirilmiş bir örnek çehreler, nezaket yoksunu davranışlar, bozulmuş Türkçeler, görgüsüz zenginlikler, sorumsuz ve pervasız teşhirler, stil ve şıklık yarışları, marka ve gösteriş savaşları, mantar gibi türeyen tüketim katedralleri…