Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Reklam
"Karşındaki bir insan,kavun değil ki koklayıp,olmuş mu,olgunlaşmamış mı anlayasın."
"Kaç ay, kaç yıl geçti? Ne önemi var. Zaman izafî bir şeydir. Hani adam kitabına ad koymuş. Gün olur asra bedel."
"Muhabbet iki başlı olacak arkadaş.Tek taraflı oldu mu sakat.Kara sevdaya girer."
Reklam
"Biz de böyle tükettik ömrümüzü. Ha bu gün,ha yarın diye diye.."
1
... "Para var amca" demiş, "Kara güne sakladığımız para ak güne helal olsun".
Sayfa 10 - Dergah
159 syf.
10/10 puan verdi
Okumaya başladığımda edebik bir hikaye geliyor, sıkıcı olacak diye düşünmüştüm. Ancak Mustafa Kutlu ilk hikaye olan Menekşeli Mektup ile o kadar samimi ve okuyucu ile iç içe yaklaşmış ki sıkılmak ne kelime oldu. Adeta yutarcasına hikayede bir şey atlamamayım dikkatini unutarak merakla bir çırpıda Menekşeli Mektup hikayesini bitirdim. 2. hikaye Hacca Gidebilmek. Şahsi kanaatim ilk hikayeyi bitirdikten sonra hemen 2. hikayeye başlamak yanlış bir seçim oluyor.Ben ilk hikaye biter bitmez 2. hikayeye başladım. Haliyle ufak bir geçiş süreci problemi yaşadım ama yine Kutlu üslup ile yakaladı okuyucusunu. Kah gözlerim dolu kah gülerek okudum. Bu hikayeyi okurken daha çok birinin dizinin dibindesiniz de 1. ağızdan dinliyormuşsunuz gibi hissedebilirsiniz. Özellikle bu 2. hikaye benim en sevdiğim oldu. 3. hikaye Kar Üstüne Kan Damlar. Acılı, sancılı ve gerçekti. İzleri hala zihnimde dolanıyor. Kısacası sayın okurlar, okuyun. Seveceğinizi düşünüyorum, hikaye deyip geçmeyin. İyi okumalar.
Menekşeli Mektup
Menekşeli MektupMustafa Kutlu · Dergâh Yayınları · 20124,126 okunma
Reklam
Menekşeli Mektup
Adamın nereli olduğu anlaşılınca ardı sıra "içinden misiniz?" sorusu gelir. Gelir çünkü o yer bir şehir ise ayrı, bir kasaba ise ayrı, bir köy ise ayrı özellik gösterir. Diyelim adam "içindenim" dedi. Bu defa "Kimlerdensiniz" diye sorulur.Adamın ailesi, kabilesi, aşireti, ırkı, soyu, sopu mühimdir. Her kavmin, her sülalenin bir hususiyeti, buna göre bir lakabı bulunur. Bunlar bilinecek ki karşısında duran kimseyle iyi anlaşabilesin; bir pot kırmayasın. İnsanı anlamak zor iştir, bu münasebetle önce şu saydığımız dış daireden başlanılır. Sonra yavaş yavaş içeriye girilir. Efendim sıcak mı sever, soğuk mu sever; tatlı mı sever acı mı sever. Bir Antepliyi, bir Urfalıyı misafir ediyorsun, sofrada acı biber yok. Yakıştı mı şimdi? Adam hicabından biber de isteyemiyor. Önündeki tabağı didikleyip duruyor. Olmadı işte. .. sf. 31-32
Sayfa 31 - Dergah
Hacca Gidebilmek
Vay Sıtkı, vay! Vay Hacı Sıtkı vay! Şimdi sövüp-sayıp ferahlamanın tam sırası ama, hem Mekke'deyiz, hem olduk hacı. Yut oğlum Kadir öfkeni, yut. Müslümana öfkesini yutmak yakışır, ağzını bozmak değil.
Sayfa 110 - Dergah
Kar Üstüne Kan Damlar
Otuz kişi bindiğimiz vagondan Moskova'da on yedi kişi indi. Bizi doğruca bir hamama götürdüler, aylar sonra yıkanacağız, aylar sonra vücudumuza sıcak su ve sabun değecek. Sıkı talimat verdiler. Üzerinizde ne varsa çıkarıp atın bunlar yakılacak.
Sayfa 157 - Dergah
Kar Üstüne Kan Damlar
Asker külahını yere koyuyor, külahta kıpırdaşan bit ordusu külahı yürütüyor. Asker basıyor kahkahayı. Ardından o külahı yanan ateşe silkeliyor. Etrafı pis bir koku ve çıtırtı sesleri kaplıyor. Ateş bulduğumuz anda soyunur, çamaşırları alevlere silkeler, bu çıtırtıları dinlerdik. Gülmekle ağlamanın arasında sıkışırdık.
Sayfa 149 - Dergah
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.