Menekşeli Mektup

Mustafa Kutlu
O büyük bahçeli güzel ev sokağın ucunda idi. Bazıları villa diyor. Postacı eve kadar uzanıp oradan kıvrılarak yokuşu inen ve sahile kavuşan caddeden gitmiyor; kahvenin önünden başlayıp aşağılara doğru otlar, çalılar arasında kaybolan keçi yolunu tercih ediyordu. Kim açmış bu yolu? Kahve ile mescidin aşağı sokaktan gelen müdavimleri olabilir. Çünkü kestirme bir yol. Az yokuş ama mesafeyi epeyce kısaltıyor. Postacı çimen-çiçek kokularını içine çekerek bu yoldan inmeyi seviyor. Arada bir çalıların içinden bir kuş havalanırsa yüreği pırr ediyor. Uçup giden ve ufukta kaybolan bir kuş...
160 sayfa · İlk Yayın Tarihi: 2 Mart 2007
Reklam

Yorumlar ve İncelemeler

160 syf.
·
Puan vermedi
·
23 saatte okudu
Hani sizden büyük insanlar, karşınıza geçip oturur ve size başından geçen olayı değişik değişik duygulara bürünerek anlatır ya, heh işte bu kitap bana tam olarak böyle hissettirdi. Her insan kendinden bir şeyler buluyor, tam ruhu dinlendirmek için okunacak hikayeler. İnsanı yormadan, yavaş yavaş, ılık ılık insanın içine akan, tek solukta okuyacak ve kalbinizde güzel hissiyatlara yol açacak Menekşeli Mektupların hikayesi bu. Her ne kadar hazin bir sonda olsa, hayata devam dedirtecek...
Menekşeli Mektup
Menekşeli MektupMustafa Kutlu · Dergâh Yayınları · 20124,642 okunma
160 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Uzun zamandır Mustafa Kutlu'nun kitaplarını okumak istiyordum. Hangisinden başlasam derken mektuba ve postaya olan zaafım beni bu kitabı okumaya itti. O kadar zarif bir kapak tasarımı var ki okumaya ara verdiğimde bile gözümün önünde dursun, bakayım istedim. Ayrıca baskısı çok kaliteliydi, yazı puntosu vs. Yazarın tarzı, okurla konuşması, hikayeyi anlatışı beni çok etkiledi. Yazılarını hep kahvelerde yazmış, bir röportajını izledim. Etrafındaki sesler onu rahatsız etmemiş odaklanmasını sağlamış, insanları tanımış, tanıdıkça yazabilmiş. Heredot Cevdet'in hikayelerini dinler gibi okuyorsunuz kitabı. Öyle samimi ve akıcı. Bittiğinde keşke biraz daha anlatsaymış dediğim üç güzel hikayeden oluşuyor kitap. İlk hikaye kitaba adını veren Menekşeli Mektup ki benim en sevdiğim hikaye bu oldu. Bir postacının yalnızlığı, yarım kalan aşkları, taşıdığı menekşeli mektuplar ve hüzünler... İkinci hikayede bir şoförün hacca gitme macerası anlatılıyor. Olayları hep merakla bekliyorsunuz, maneviyatı güçlü bir anlatım tarzı var bu hikayede. Kar Üstüne Kan Damlar adlı son hikayede ise bir Sarıkamış öyküsü yer alıyor. Bir askerin ağzından anlatılmış bu kedere ortak oluyorsunuz. Yine çok etkileyici. İyi ki tanıştım Mustafa Kutlu ile. Şimdiden hayatımda yer edecek yazarlardan biri oldu diyebilirim. Keyifli okumalar...
Menekşeli Mektup
Menekşeli MektupMustafa Kutlu · Dergâh Yayınları · 20124,642 okunma
Bu kez kitabın yalnızca kaderi değil, kokusu da var.
160 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
》Hikayeler insana merak ettiği hayatlara girebilme, onları yaşayabilme imkanı verir bazen. Eğer bunu istemezseniz, bir pencere kenarından size izletir o hayatı, bazen de kahramanın kendisi olursunuz.
Menekşeli Mektup
Menekşeli MektupMustafa Kutlu · Dergâh Yayınları · 20124,642 okunma
160 syf.
8/10 puan verdi
·
21 saatte okudu
Kitap üç hikayeden oluşuyor. Bu hikayeler hüzünlü konuları olan hikayeler. Menekşeli Mektup, insanı hem düşündüren hem de duygulandıran bir çalışma. Bir kadının aşkını beklemesi, sevdiğine sadık kalması çok güzelken mektuplarını beklemesi ve sonunda herşeyin çok farklı olduğunu okurken içim parçalandı. Bir kadına ancak bir kadın zarar verirken başka bir kadın ise onu iyileştirme çabası, destek olmaya çalışması çok güzel bir mesaj veriyor.Yazarın okuruyla olan sohbeti ise kitaba ayrı bir güzellik katmış. ....Bilmez biçare kalpler giden dönmez ki geri....
Menekşeli Mektup
Menekşeli MektupMustafa Kutlu · Dergâh Yayınları · 20124,642 okunma
160 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
1 saatte okudu
Menekşeli Mektup... Ne kadar hoş ve zarif bir isme sahip. Ismi kadar kapağı da naif. Hele ki kitaba ismini veren hikâye, ne güzeldin sen. Mustafa Kutlu; kitabında yer alan Menekşeli Mektup, Hacca
Menekşeli Mektup
Menekşeli MektupMustafa Kutlu · Dergâh Yayınları · 20124,642 okunma
Yeşilçam Tadında
160 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Merhaba 1000k ailesi. Bugün sizlere Türk edebiyatının usta kalemlerinden biri olan Mustafa Kutlu’nun Menekşeli Mektup kitabını anlatmak istiyorum. Okurken çok zevk aldım. Yazarın bu eseri, okurken ruhunuza dokunan, içinde tanıdık duygular barındıran özel bir hikaye sundu bana. Eseri okuyan herkesin ruhuna dokunabilecek derinlikte bir hikaye sunuyor bu kitap. Sade ve akıcı diliyle yazar, aslında çok tanıdık gelen duyguları gözler önüne seriyor; aşk, yalnızlık ve insan ilişkileri üzerine düşündüren, içten bir anlatımı var kitabın. Eserde, yazarın kendi tarzını hemen hissediyorsunuz. Kelimelerle fazla oynama gereği duymadan, kısa ama etkili cümlelerle karakterlerin iç dünyasını ve onların gelgitlerini hissettiriyor. Hikaye boyunca bir yandan karakterlerin yaşamlarına şahit olurken, bir yandan da kendimizi ve hayata dair bazı gerçekleri sorguluyoruz. Kutlu’nun her karakteri sanki içimizden biri gibi; yaşadıkları, hissettikleri o kadar tanıdık ki. Kutlu’nun kaleminde en çok sevdiğim şey, basit gibi görünen olayların bile ruhumuza dokunmayı başarabilmesi. Menekşeli Mektup, geçmişin izlerini taşıyan, nostaljik ve biraz da hüzünlü bir hikaye. Aşkın, hayatta karşımıza çıkardığı ikilemlerin ve insan ruhunun ne kadar derin olduğunu çok güzel bir dille anlatıyor. Özellikle sakin, dingin bir okuma arayanlar için bu kitap bence tam bir hazine. Menekşeli Mektup, kısa ama insanın iç dünyasında iz bırakacak kadar derin bir kitap. Eğer duygusal bir yolculuk yapmak ve kendinizden bir şeyler bulmak isterseniz, bu kitabı mutlaka okumanızı öneririm. Herkese iyi okumalar diyerek tüm 1000k ailesine iyi akşamlar dilerim….
Menekşeli Mektup
Menekşeli MektupMustafa Kutlu · Dergâh Yayınları · 20124,642 okunma
160 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Mustafa Kutlu'nun kaleminden harika bir hikaye kitabı Menekşeli Mektup. Üç farklı hikâyeden oluşuyor ve kitaba ismini de veren Menekşeli Mektup, öyle etkiliyor ki insanı. Hacca gidebilmek, Kar Üstüne Kan Damlar,kitaptaki diğer hikayelerin isimleri. Okurken kendi hayatınızdan, çevrenizdeki insanlardan da birşeyler bulmamak mümkün değil. Dili son derece sade, bitmesini istemeyeceğiniz bir kitap. Şimdiden keyifli okumalar. #okumaknegüzelşey
Menekşeli Mektup
Menekşeli MektupMustafa Kutlu · Dergâh Yayınları · 20124,642 okunma
160 syf.
10/10 puan verdi
·
28 saatte okudu
Şu karantina günlerinde pozitif bir enerjiye ihtiyacım var diyorsanız mutlaka Mustafa Kutlu okuyun.. Zira Anadolu 'nun o naif ve kadim yapısını Mustafa Kutlu kitaplarında tozsuz, telaşsız ve sakinlik içinde bulacaksınız...
Menekşeli Mektup
Menekşeli MektupMustafa Kutlu · Dergâh Yayınları · 20124,642 okunma
160 syf.
8/10 puan verdi
·
7 saatte okudu
Ah Menekşeli Mektup.. Çok naif hikayeler barındıran bir kitap.. Postacı nedense hikâyen beni çok etkiledi. Sende kendimi gördüm sanırım. Dünyaya sessiz geldim sessiz gidiyorum gibi hikayen vardı. Hikayen mutlu mu bitti mutsuz mu bu konuda araftayım. Ama hayatın yarım kalınmışlıklardan ibaret. İkinci hikayede eğlendim doğrusu. Nasıl bir hac macerasıydı öyle. Bende hacca gitmiş, onlarla ağlamış, onlarla heycanlanmış kadar oldum desem yeridir. Kadir Bey'in çok saf temiz bir insan olduğunu gördüm, İyi insansın Kadir bey.. Son hikaye.. Ne denir ki çok üzücüydü. Bir sarıkamış hikayesi. Ah o askerlerin yaşadıkları, hepsine tanık olmak.. Etrafındaki askerlerin birer birer yere düşmesi, o manzarayı görmemek için başlarını çevirmeleri, gömememeleri, sadece ilerlemek, ilerlemek ama nereye ölüme mi.. Hepsi bambaşka hikayelerdi, yüreğinize dokunan, rahatlatan yormayan.. Teşekkürler Mustafa Kutlu..
Menekşeli Mektup
Menekşeli MektupMustafa Kutlu · Dergâh Yayınları · 20124,642 okunma
Bazen bir mektup dindirir içimizdeki acıyı...
160 syf.
8/10 puan verdi
·
4 günde okudu
"Yazarın kitabına adını verdiği Menekşeli Mektup, Hacca Gidebilmek ve Kar Üstüne Kan Damlar adlı üç hikayeyi barındırıyor kitap. Okuduğum 26. Mustafa KUTLU kitabı ve yazar beni yine şaşırtmadı.
Menekşeli Mektup
Menekşeli MektupMustafa Kutlu · Dergâh Yayınları · 20124,642 okunma

Yazar Hakkında

Mustafa Kutlu
Mustafa KutluYazar · 53 kitap
Mustafa Kutlu, 6 Mart 1947’de Erzincan’un Ilıç ilçesine bağlı Kuruçay nahiyesinde doğar. Babası Nurettin Bey, annesi Sulhiye Hanım’dır. Beş kardeştirler. Üç ablası ve bir de kız kardeşi vardır. Mustafa Kutlu ‘nun ailesi ilmiye sınıfındandır. Babası Nurettin Bey rüştiye tahsillidir. Nahiye Müdürlüğü yapar. Anadolu’nun pek çok yerinde bu görevi yürütmüştür. Dedeleri de çeşitli memuriyetlerden gelmedir. Soylarına Hacıyakupoğulları denir. Ailenin bilinen bütün kökleri Erzincan’dadır. Babasının görevi sebebiyle bir yerde bir iki sene kalıp başka bir yere nakilleri gerçekleşir. Babası 1953 yılında emekli olduktan sonra Erzincan’a döner, kahvelerde arzuhalcilik yapar. Babasını 1959 yılında 12 yaşındayken kaybeder. Babası ile pek fazla içli dışlı olamaz. Nurettin Bey tam bir Osmanlı Beyefendisidir. Eski harfleri çok iyi yazar. Kutlu’nun kendisi gibi Nurettin Bey de babasını 12 yaşında kaybeder. Babanne ikisi erkek, ikisi kız olan çocuklarını kendi başına yetiştirmek zorunda kalır. Mustafa Kutlu ‘nun Annesi Sulhiye Hanım ve babannesi de tam bir Osmanlı Hanımefendisidirler. Eşlerinin yokluğunu çocuklarına hissettirmemek için ellerinden gelen gayreti gösterirler. Sulhiye Hanım’ın isminin kaynağı 1923’te ilan edilen Cumhuriyet’tir. “Sulh” olduğu için ismini Sulhiye koymuşlardır. Çocukluğunda yazları annesinin köyüne gider. Eskiden şehir ve taşra hayatı birbirinden bugünkü kadar kopuk değildir. Erzincan’da mahallelerinin hemen yakınında bir köy uzun yıllar; ahırıyla, mereğiyle, davarı, nahırıyla varlığını korur. Babasının tayin edildiği bir nahiyede ev bulamadıkları için istasyon yakınlarında bir binada kalırlar. Burası Kemah Beylerinden Sağıroğulları’nın Cebesoy İstasyonu’na yaptırdıkları bir dinlenme evidir. Kısa bir süre de karakol binasında kalmışlardır. Bu günlerin hatıralarını Kupa Maçı [Gİ] ve 5492 [AKY] isimli hikâyelerinde kullanır. Burada dumanlı trenler, istasyonlar, demiryolu çalışanları, ıssız tabiat ve hayvanlarla içli dışlı olur. Beş altı yaşlarındayken okula giden ablalarının kitaplarından okuma yazmayı öğrenir. Bu kitaplardaki şiirleri ezberler. Okula gitmeden önce ikinci üçüncü sınıf talebesi kadar bir birikime sahip olur. Babasının ölümü ile birlikte (orta ikinci sınıftadır) zor günler başlar. Annesine yardımcı olmak için birçok iş yapar. Sebze halinde arabadan karpuz indirir, kahvede garsonluk, çadırlarda puantörlük yapar. Yine bu yıllarda uğraştığı iki iş vardır. Biri resim yapmak diğeri futbol oynamak. Mahalli ligde futbol oynar. Mustafa Kutlu – Tahsili Mustafa Kutlu, İlkokulu, ortaokulu ve liseyi Erzincan’da okur. Ortaokula kadar oturdukları ev deprem sonrası yapılan prefabrik evlerdendir. Buraya elektrik gelmediğinden orta ikiye kadar petrol lambası kullanmışlardır. İlkokuldan itibaren edindiği okuma alışkanlığı, ortaokul sıralarında edebî zevke dönüşür. Edebiyat okumayı düşünür; fakat edebiyatçı olmak gibi bir tasarısı yoktur. Lisede fen kolundan mezun olur. Fen koluna giriş sebebini şöyle açıklar: “Sıra arkadaşımla mahalli bir amatör kümede, aynı takımda top koşturuyoruz. Çocuk kütüphane müdürünün oğlu ve dersleri çok iyi. Ben haytayım, derslerim o kadar iyi değil. O arkadaşım babasının yönlendirmesiyle fen bölümüne giriyor. Fen, yani zor bölüm, ki üniversitede tıp kazansın, teknik üniversiteye falan gitsin. Ben de diyorum ki, “ulan orayı yapamayız oğlum, biz top oynuyoruz, edebiyata gidelim, edebiyat kolay.” O fen koluna gidince ben de onun peşi sıra fen bölümüne gittim. Yani arkadaş kurbanı oldum.” (Murat Menteş, “Göründüğü Gibi Olan Adam”, Gerçek Hayat, 16-21 Mart 2001, s.17) Mustafa Kutlu on üç dersten bitirme imtihanına girerler. Yazılıyı vermeyeni sözlüye almamaktadırlar. Birçok öğrencinin tek dersten kalıp liseyi bıraktığı bir dönemde mezun olabilen iki öğrenciden biridir. (1963) Mustafa Kutlu , Liseyi bitirdikten sonra resme olan hevesi yüzünden Güzel Sanatlar Akademisi imtihanına girmek ister. O güne kadar Erzincan sınırlarına çıkmamış bir taşra çocuğunu Güzel Sanatların “frapan havası” iter. Böylece on yıl uğraştığı resim defterini kapatır. Buraya girmeyişinin bir başka sebebi de taştada bir kılavuzu olmayan, belli bir eğitimden geçmemiş, kendi kendini yetiştiren bir ressam adayının pek bir yere varamayacağını hesap etmesidir. Mustafa Kutlu Erzurum Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesine 1964’te kaydolur. Burada yeni ve değişik bir dünya ile karşılaşır. Orhan Okay, Kaya Bilgegil, Niyazi Akı, Selahattin Olcay gibi hocalarla tanışır. Mustafa Kutlu iki arkadaşı ile birlikte Erzurum Halkevi salonunda yağlıboya resimlerinden oluşan bir sergi açar. Burada 30-40 kadar resmi sergilenir. Üniversite üçüncü sınıfa kadar aklında yazı yazmak düşüncesi yoktur. Mustafa Kutlu bir gün Orhan Okay Hoca’nın odasında Hareket Dergisi’nin sahibi Ezel Erverdi ile karşılaşır. Bu karşılaşma hayatında bir dönüm noktası olur. Çünkü Ezel Erverdi desensiz mesensiz diye eleştirdiği Kutlu’dan desen göndermesini ister. Gönderdiği ilk desenler Hareket’in 28. sayısının kapağını süsler. Sonra bu dergide hikâyeleri de yayımlanmaya başlar. İlk hikâyesi 29 Mayıs 1968’de yayımlanan “O…”dur, hikâye ile birlikte biri kapakta olmak üzere 6-7 deseni çıkar. Üniversitenin son sınıfında Orhan Okay Hoca ile “Sait Faik’in hikâyelerinin resim ve perspektif açıdan incelenmesi” konulu tezini hazırlar. 1968’de okulu bitirir. Mustafa Kutlu – Memuriyeti 1969’da Erzincan’da görücü usulü ile, hayatımın en güzel tevafuku dediği eşi Sevgi Hanım ile evlenir. (Bu evlilikten bir erkek bir kız çocukları olmuştur. ) Evliliği ile birlikte öğretmenliğe başlar. İlk tayini Tunceli’ye çıkar. Dört yıl Tunceli Lisesi’nde çalışır. 1972 yılında İstanbul’a tayin edilir. Küçükköy Vefa Poyraz Lisesi’nde iki yıl öğretmenlik yapar. 1974 yılında çok sevdiği mesleğinden istifa ederek ayrılır. Hareket Yayınları’nı genişletmek isterler. İstifa gerekçesini şöyle açıklar: “Öğretmenliği çok seviyordum; fakat yine de dergiye ağırlık vermemiz gerektiği için istifa ettim.” (Murat Menteş, “Göründüğü Gibi Olan Adam”, Gerçek Hayat, 16-21 Mart 2001, s.17) Mustafa Kutlu – Yayın Hayatı Mustafa Kutlu, 1968 yılında İstanbul’da çıkan Fikir ve Sanatta Hareket Dergisi’nde yayımladığı hikâyelerle yayın dünyasına girdi. Adımlar (Erzurum, 1970-72), Hisar, Türk Edebiyatı, Düşünce, Yönelişler gibi dergilerde yazdı. “Üniversite yıllarında yazmaya başladım. İlk yazdığım “O” hikâyesinden itibaren bütün yazdıklarımı yayımladım. Bu işi şuurla yürüttüm. Bizim neslin bu sahada ağabey, hoca, arkadaş kabilinden mürebbisi yok sayılır. Kendimi yetiştirdim. Bu açıdan ilk hikâyelerimin yayınlanması, hatta kitap haline gelmesi hem bir şans, hem bir talihsizliktir. Okuyucunun karşısına olgun örneklerle çıkamadım, ancak zamanla kendi hikâyeme doğru yürümeye başladım. İlk iki kitabım hazırlık dönemidir.” (Yaşar Kaplan, “Mustafa Kutlu’yla Bir Söyleşi”, Aylık Dergi, Sayı 63-64-65, 1984, s:44) Hikâyeleri, desenleri ve diğer yazıları Hareket dergisinde yayımlandı. Adımlar dergisinde şiirleri de vardır. Hikâyelerini bu dönemde kitaplaştırmaya başladı. İlk hikâye kitabı “Ortadaki Adam” (1970) Hareket Yayınları tarafından basıldı. Bunu “Gönül İşi” (1974) takip eder. Bu arada iki inceleme yayımlar. Bunlar Sabahattin Ali ve Sait Faik üzerinedir. Bunların yayımlanması ona göre hem bir şans hem de bir şanssızlıktır. “Talebelik sırasında yapmış olduğum iki çalışma hemen yayımlanma şansı buldu. Bunlar erken yayının bütün acemiliklerini taşıyan kitaplardı; ama benim için büyük bir şanstı.” (Adnan Tekşen, “Mustafa Kutlu ile Mülakat”, Zaman, 16 Temmuz 1987, s. 9. Mustafa Kutlu , Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisinin (8 cilt 1976-1998) 2. ciltten itibaren yayın yönetimini üstlenir ve bu ansiklopediye geniş ölçüde madde yazar. 1974-75’ten itibaren 20 yılını verdiği bu ansiklopediyi 1973’te aldığı Smith Corona marka daktilosundan yazarak çıkarır. Ansiklopedi için şimdi profesör olan D. Mehmet Doğan ile çalışır. Fikir ve Sanatta Hareket Dergisi 1982’de kapanınca kendi tabiri ile sudan çıkmış balığa dönerler; çünkü dergi ile yaşamaya alışmışlardır. Mustafa Kutlu, 1980’lerin ortasından sonra sinemaya yönelir ve senaryolar yazmaya başlar. “TRT’de dramatik belgeseller yazdım: Divan-ı Lügati’t Türk’ün bulunuşu ile ilgili ‘Bir Kitabın Hikâyesi’; ‘Müzedeki Şiir’, Divan Edebiyatı Müzesi ile bağlantılı bir belgeseldi. Selim ileri ile beraber Pazartesi Hikâyeleri’ni hazırladık; birçoğu çekildi. Halit Refiğ’in yönettiği ‘Kurtar Beni’ ile Osman Sınav’ın çektiği ‘Kapıları Açmak’ görünür hale geldi; çünkü her ikisi de ödül aldı. TGRT’de yayınlanan Ufukta Bir Ağaç’ı yazmıştım…” (Murat Menteş, “Göründüğü Gibi Olan Adam”, Gerçek Hayat, 16-21 Mart 2001, s.17) Ömer Seyfettin’in Yalnız Efe’sini senaryolaştırır. Diyanet İşleri’nin çocuk filmleri yapması ve bu filmlerin TRT’de gösterilmesi için Turgut Özal’ın girişimi ile bir proje hazırlar. Yusufçuk diye 8 bölümlük bir dizi yazar. “İnsanlar Yaşadıkça” isimli dizisi TRT engeline takılır. Son yazdığı senaryolardan birini TRT’ye teklif etmiş, ismi Mavi Kuş olan bu senaryo şu anda sinema filmi olarak düşünülmektedir.” Mustafa Kutlu’nun Kapıları Açmak isimli senaryosunun Turizm ve Tanıtma Bakanlığı’nın açtığı yarışmada ikincilik derecesi vardır. Mustafa Kutlu, dergiciliğe uzun bir ara verdikten sonra Dergâh (1990) ile bir dönüş yapar. İlk sayısı Mart ayında yayımlanır. Dergi edebiyat-sanat dergisidir. Dergâh’ın çıkışını Sultan Ahmet’teki Derviş çay bahçesinde İsmail Kara, Mustafa Kutlu ve Ezel Erverdi kararlaştırır. Mustafa Kutlu derginin yanı sıra Kutlu, hâlen Dergâh Yayınevi’nin yönetimini de sürdürmektedir. 1986 yılından itibaren Zaman gazetesinde “Bir Demet İstanbul” başlığı altında şehir yazıları yayımlanır. Bu yazılar daha sonra Şehir Mektupları (1995) adı altında kitaplaşır. Halen Yeni Şafak’ta kültür-edebiyat yazıları yazmaya devam eden Kutlu, aynı gazetede spor yazıları yazmaktadır. 2012 yılında Osman Sınav’ın yönetmenliğinde ve Kenan İmirzalıoğlu’nun başrollüğünde “Uzun Hikâye” isimli eseri beyaz perdeye aktarılmıştır.
30 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.