Kitabın ufak bir özetini yazmayacağım. Zaten birçok incelemede kitabın özeti mevcut. Sadece duygu ve düşüncelerimi yazmak için buradayım.
Tam da “Kitap okuma alışkanlığımı yeniden edinmeliyim” dediğim anda başladım bu kitabı okumaya. Yanılmıyorsam daha önce iki kere okuma girişiminde bulunmuş, ikisinde de başarısız olmuş ve yarıda bırakmıştım. O zamanlar iradesiz davranıp bitiremediğim için çok pişmanım. Bu kitabı okuyun, lütfen. Günün birinde Guy Montag’ın düştüğü boşluğa düşmemek için, bizi sorgulamaktan, soru sormaktan, merakımızdan yoksun bırakmak isteyen bir sistemle karşılaşmamak için okuyun. Karşılaşmamak için diyorum... Sahi karşılaşmadık mı bu sistemle? Yoksa çoktan karşılaştık ve kitapları, tozlu tavan aralarına kaldırdık mı? Ben bizzat bu sistemle karşı karşıya kaldım. Büyüdükçe büyüdü, ben karşısında küçüldüm. O küçücük mavi ekranlara hapsoldum. Ortaokul ve lise hayatı boyunca, okuldan yorgun argın gelse bile, kendini kitap sayfalarının arasında dinlenirken bulan ben, üniversitede sadece hocalarının sınavda sorumlu tuttuğu kitapları okuyan “ben”e dönüştü. Ben de bir zamanlar Guy Montag’ın eşi Mildred’in ta kendisiydim. Kabuğumdan sıyrılıp benliğimle yeniden kavuşmamı sağlan bu kitaba, bu kitabın yazarına sonsuz teşekkürler.