"Ben Allah'a dua ettim, feryat figan ederek nice kanlar yuttum. İyice biliyorum ki duam kabul edildi. Sen gayri ey kötü sözlü, var başını taşlara vur!"
Konya Büyükşehir Belediyesi Kültür Yayınları - 4.Baskı - 2020/3.cilt
Tûr dağı, Musa nurundan raksa geldi, kâmil bir sûfi oldu, noksandan kurtuldu.
Dağ bir aziz sufi olursa şaşılacak ne var? Musa’nın cismi de bir kemik parçasından ibaretti.
İşte sen, gözünü kapadığın için bu dünyayı göremesende, bu dünya yok değildir. Dünyayı görmemek ayıbı, hakikati göstermemek kabahati, ancak uğursuz nefsin parmağına aittir.
Mühendise bak, yere tohum eker gibi gönlüne bir ev yapma fikrini, hayâlini kor.
O hayal içinden gelir dışında belirir bir ev olur. Adeta yerden tohumların başkaldırdıkları gibi dışarıya çıkar görünür.
Bir kulun sözü hudu’suz olmuş bile olsa, biz kalbine bakarız. Eğer kalbinde huşu ve hudû varsa sözü makbûlümüzdür.
Çünkü kalp cevher, söz ise arazdır. Maksut olan cevherdir, araz ona tâbidir.
İyice örtün, burnuna onların havası tesir etmesin, soğuk alma, hastalanma! Yâni ey Hakk âşıkı, mânâdan zevk almayan, basit insanların, dar kafalı bilginlerin sohbetinden sakın! Onların davranışları, onların hevası, sözleri kıştan da soğuktur. Çünkü kışın soğuğu insanın bedenine tesir eder. Kalın giyeceklerle kışın soğuğu önlenir. Fakat nâdânların, ukalâların, câhil, kendini beğenmiş, fenâ tabiatlı kişilerin zehirli sözleri insanın ruhunu üşütür, hasta eder. Bu yüzden bu gibi kişilerden uzak durmak gerekmektedir.
Ey sûrete tapan! Ne zamana kadar bu sûret kaygısı? Senin gözün sûretten kurtulmadı gitti.
Eğer insan, sûretle insan olsaydı Ahmed’le Ebucehil de denk olurdu.Bak,duvar üstüne yapılan insan resmi de insana benzer; sûret bakımından nesi eksiktir? O parlak resmin yalnız canı noksan. Yürü, sen de o nadir bulunur cevher olan canı ara!