Aslında her şey, gerçekte o kadar zengin olmadıkları halde zenginlere benzemek isteyen bu yüzden de ancak birbirlerine benzeyebilen insanlarınki gibiydi.
“Çok konuşuyorsun” diye kendimi paylıyorum. “Çok dinliyorsun, çok fazla kahve içiyorsun, yabancı odalarda çok uzun oturuyorsun, gereksiz şeylere çok fazla kafa yoruyorsun, çok fazla umutlanıyor, kendini çok fazla avutuyorsun.”
Ben ancak sen benim yanımdayken ve benimle mutlu olursan gerçek anlamda mutlu olabiliyorum. Tek başımayken Allah’ın cezası bir egoist olduğum düşüncesini zihnimden söküp atamıyorum.
Korku beni kendi karanlığına hapsetti. Kendimi şu anda batan bir tiyatronun kahramanı gibi hissediyorum, hayır demek istediğim şu: kendimi hiçbir zaman batmayacak olan bir tiyatro eserinin batmış ana karakteri gibi hissediyorum.
Belki yalnızlığın giderek daha fazla hoşuma gidiyor olması doğru değildir. Ama aslında herkes yalnız hatta çevresindeki insanlar eşyalar bile tek başlarına,
An itibariyle bir Bach sonatı gibi yaşıyorum. Hiçbir yere bağlanmadan, öylesine havada süzülerek, buruşmuş bir halde, karanlık, herkes için aşikar olsa da özünde anlaşılmaz.
Herkes, ta başından beri giysilerinin parçalanmasıyla birlikte (hızlıca ve yüzeysel düşünürsek) kendi çürümesine tanık olur. İnsan o giysileri giyerken çözülme, giysilerin paralanmasıyla adım adım yaşamın içine işler. İnsanların hırpalanmış giysilerini atma konusundaki tuhaf hevesi bence, paralanan giysilerin işaret etmeye çalıştığı süreci yadsımanın bir simgesidir.
İçimde yükselen ama sonunda yine de sessiz kalan, insanlara gerçeğin sıradan sıkıcılığını anlatma dürtüsüne her seferinde yenik düşerim. Bu sefer de o insanların sahip olduğu bu bilgiyi kasten mi gizli tuttukları yoksa başka nedenlerle mi bu konu hakkında konuşmak istemedikleri meselesi meşgul eder zihnimi. En sonunda da hepimizin bu apaçık zavallılıkla nasıl bu kadar iyi baş edebildiğimiz sorusu belirir.
Zeus, hangi beşeri kibir senin gücünü dize getirebilir? Ne ölümlüleri yaşlandıran uyku ne de tanrıların yorulmak bilmez ayları seni yükleyebilir. Sonsuza dek hiç yaşlanmadan hüküm sürersin Olympos’un aydınlığında.