Aslında her şey, gerçekte o kadar zengin olmadıkları halde zenginlere benzemek isteyen bu yüzden de ancak birbirlerine benzeyebilen insanlarınki gibiydi.
“Çok konuşuyorsun” diye kendimi paylıyorum. “Çok dinliyorsun, çok fazla kahve içiyorsun, yabancı odalarda çok uzun oturuyorsun, gereksiz şeylere çok fazla kafa yoruyorsun, çok fazla umutlanıyor, kendini çok fazla avutuyorsun.”
Ben ancak sen benim yanımdayken ve benimle mutlu olursan gerçek anlamda mutlu olabiliyorum. Tek başımayken Allah’ın cezası bir egoist olduğum düşüncesini zihnimden söküp atamıyorum.
Korku beni kendi karanlığına hapsetti. Kendimi şu anda batan bir tiyatronun kahramanı gibi hissediyorum, hayır demek istediğim şu: kendimi hiçbir zaman batmayacak olan bir tiyatro eserinin batmış ana karakteri gibi hissediyorum.