Dünyayı reddinin nedenini belirleyebilmiş mi kafasında, yoksa o da kuşağının çocukları gibi sıkıntıdan mı girmiş bu işe? Nedenini biliyor. Sadece çağının çocuklarına değil, kimseye benzemiyor. Nedeni bir tane. Her şeyin, içinde her gün büyüyen sonsuzluğun nedeni bir tane. O da yaşadığı hayata uzaktan bakabilme yeteneği. Kişinin öncelikle kendine
Belki de her gün düzenli olarak kullanacağım Lustral benzeri bir antidepresanla her şey düzelebilirdi. Doktor kontrolünde gelişen bir tedavi ile yaşamaya alışabilirdim belki de, insanların arasında. Sosyoloji kitaplarındaki o meşhur birey olurdum belki tedavinin sonunda. Hedefleri olan, kendini gerçekleştirmeye çalışan, toplumun temelini tırnaklarıyla inşa etmiş o birey olurdum. Ama olmadı! Ne doktora gittim, ne de ilaç kullandım.. Tersine ben doktor olmaya çalıştım. Düşmanı tanımak için. Anladım ki daha sonra, düşmanım da mutsuz kafesinde. O da, bir gün kravatını koparıp, öne ilk çıkanı öldürüp yok etmek istiyor. O da caddelerde koşmak istiyor, üstüne gelen arabalara doğru. O da dinamitlemek istiyor, her gün biraz daha insanlığından ödünç verdiği toplumun temelini. Görünce gizli arzusunu düşmanımın, yapacak bir şey kalmadığını anladım. Ne düşman vardı, ne de ben vardım. Olmak ve var olmak arasında çok fark var derler, yüzyılın ortasından çıkıp gelmiş seçkin entellektüeller… Ama bilmiyorlar ki ikisi de yok… Var olmak bir hayal, olmayan bir dünyada…
Değişmeyi, iyi biri olmayı, hissetmeyi, sevmeyi. Hepsini isterdim. Ama istemenin yetmediğini çok erken anladım. Hiçbir şeyin yetmediğini! Dünyayla mesafeli bir dostluk kurmak zorunda kaldım. Çünkü kuşkulandım bana verdiği hediyelerden. Her şeyden!
İnsanın karmaşıklığa, sırlara, yalanlara olan bağlılığı, basitlikten vebadan kaçar gibi uzaklaşması son derece anlamsız geliyordu bana. Hayatlarını zorlaştırmak isteyenlerin bu çabalarına verdikleri isimse entrikaydı.
Benekleri kuvözde, fahişeleri kirli camların arkasında seyretmek. Hepsi aynı. Herkes birilerini bir yere kapatıp seyretmek istiyor. Onun için popcorn satılıyor dünyanın her yerinde. Seyrederken yemesi zevkli olduğu için…
Ve bizi de işte böyle kapattılar bir fanusun içine…